(Yalanın Meşrulaştırılması, Hakikatin Önemsizleştirilmesi ve Hileli Akıl Yürütme Teknikleri)
“En büyük yalanların daima bir kısmına inanılır. En adi yalanlar daima iz bırakırlar. Bundan, aldatma konusunda en yüksek mertebeye çıkmış olanlar gayet güzel istifade ederler ve bu usulü alçakça kullanırlar.” (Hitler-Kavgam)
“Yeterince büyük yalan söyler ve sürekli tekrar ederseniz, sonunda halk buna inanır. Ama bu yalanın sürdürülebilmesi için, devletin halkı yalanın siyasi, ekonomik ve askeri sonuçlarından koruması gerekir. Demek ki, devlet bütün güçlerini kullanarak aykırı sesleri bastırmalıdır, çünkü hakiki, (hakikat-doğru) yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla hakikat devletin en büyük düşmanıdır.” (Goebbels-Hitler’in Propaganda Bakanı)
İki alıntı da Yalın Alpay’ın YALANIN SİYASETİ kitabından. Yazar, önce gerçeklik ve hakikatin tanımını yapıyor: “Gerçeklik, var olanın bir özelliğidir, bilinçten bağımsız olarak var olan şeylere ilişkin bir nitelemedir. (Dünya bir gerçekliktir.) Hakikat ise var olanın değil, bilgi ya da önermeler, savlar, kuramlar gibi bilgisel ifadelerin niteliğidir. (Dünya yuvarlaktır bir hakikattir)
AKP İktidarı döneminde, özellikle de İktidarın Fethullah Gülen Cemaati ile iş birliği yaptığı dönemden başlayarak -ki bizim için birileri cemaat derken, cemaat değil, baştan beri İslam’ı maske olarak kullanan, İslam ile ilgisi olmayan bir terör örgütüydü- gerçekleri ters-yüz etmesi, bu yazıyı yazmamıza neden oldu.
Gelelim hakikatten yana olan her bireyin okuması gereğine inandığım kitabın içeriğine:
Siyasal düzlemde hakikatin (doğrunun) önemsizleştirilmesinde temel nokta, kitlelere yalan söylemek değil, onları nesnel veriler kullanmadan, duygularına çağrılar yaparak, doğru ya da yanlış birtakım şeylere inandırmaktır. Bu nedenle toplumun rasyonel düşünen kesimlerini, seçkinlerini ikna etmeye çalışmazlar. Onların (siyasilerin) hedef kitlesi, rasyonel düşünmekte güçlük çeken geniş halk kitleleridir. İnandırma ya da ikna sürecinde, hakikati önemsizleştirmek için; dinleyicilerin zihinlerine hitap etmek yerine, kalplerine hitap ederler. “Şehitlik, kutsallık, din, milliyetçilik, terör, savaş, ekonomik kriz, öfke, nefret, şer odakları, ülkeyi bölmeye çalışan dış güçler”den bahsederler. Bu söylemler en önemli baş vuru araçlarıdır. Demokratik kurumlara duyulan güveni azaltır, demokrasi dışı yollarla sisteme müdahale ederler. Peki, bunlarla mücadele yöntemi nedir?
Diyor ki Yalın Alpay:
“Siyasetteki post modern, popülist ve hakikatin önemsizleştirilmesi hareketini, ancak rasyonel temellere dönerek ve bize iletilen her mesajı, doğru akıl yürütmeler süzgecinden geçirerek, kabul edip etmeme seviyesine ulaşmamız gerekiyor. Bunun temelini de aslında hileli akıl yürütmeler aracılığıyla kamusal alana salınan safsata savları tespit etmek ve onları çürütmek oluşturuyor.”
AKP iktidarına karşı politika oluşturmaya çalışan herkesi, her grubu, kitabı okumaya, akılcı önlemler almaya, akılcı politikalar üretmeye davet ediyorum.
Bilinmelidir ki; "hakikatin önemsizleşmesi dönemine ön faşizm (pre- fascism) denir" (O. Şener: Post Gerçek Dönem-Sebepler ve Sonuçlar-Varlık yayınları)