Güney komşumuz Suriye’nin 2023 verilerine göre nüfusu 23 milyon 300 bin. Demografik yapısına bakarsak, yüzde 76 Arap, yüzde 14 Kürt, yüzde 5 Türkmen, yüzde 3 Süryani ve yüzde 1’er de Çerkes ve Ermeni nüfus barındırıyor Suriye. Dinsel açıdan bakarsak, yüzde 88 Müslüman, (Müslümanların yüzde 75’i Sünni İslam, yüzde 13’ü Şii İslam) yüzde 9-10 Hristiyan, yüzde 2,2-3 Dürzi’lerden oluşur.
Araplar, Haseke, Rojava bölgeleri hariç, Suriye’nin her tarafında çoğunluktalar. Kürtler, kuzey, kuzeydoğu Suriye’de yerel deyimle Bin Xet’te (hattın altı; Ser Xet, hattın üstü/ Türkiye. Hat denen de tren hattı. Osmanlı sonrası, Türkiye-Suriye sınırını oluşturan hat).
Üçüncü çoğunluk Türkmen’ler ise, genel olarak Şam, Halep, Lazkiye (Bayır Bucak Türkmenleri) ve Humus bölgelerindedirler.
Osmanlı’nın dağılması sonrasında, Fransa, Milletler Cemiyeti tarafından 1923’te, Suriye-Lübnan ve İskenderun'u da içeren topraklarda bölgenin Mandası olarak atandı(!). Fransızlar, Suriye’de “Lübnan Devleti”, “Şam Devleti”, “Halep Devleti”, “Alevi Devleti”, “Dürzi Devleti” ilan ederlerken, kuzeydeki Kürtler için, bırakın devleti, özerklik bile vermediler(!). Suriye’nin 1941 yılında bağımsızlığını ilan etmesiyle, Fransa, Suriye’deki son askerini de 17 Nisan 1946’da tahliye etti. Ana konumuz Suriye olacağından, 2003’te ABD’nin Irak istilası sonrası bölgeye bakalım:
ABD öncülüğündeki (!) istila/işgal öncesinde Şii hakimiyetindeki İran; Sünni hakimiyetindeki Irak (Irak’ta Saddam yönetimi Sünni, halkın çoğunluğu Şii); Suriye’de de çoğunluğu Sünni/Hanefi olan halkı yöneten laikimsi/Şii Esad rejimi. Irak ve Suriye’de Arap milliyetçisi BAAS Partisi yönetimde. Mezhep ayrılıklarından beslenen radikal İslamcı, cihatçı, Taliban’ın alt kolu El Kaide; El Kaideye bağlı El Nusra, (Irak’ın işgali sonrası oluşturulan IŞİD, Irak El Kaidesinin uzantısıdır). Irak’ın işgali, toplumsal ayrılıkları milliyetten ziyade dinsel olarak güçlendirdi. Bölgede Sünni-Şii ayrılığı derinleşti. Devlet kurumlarının çökmesi, Arap Baharı ayaklanmalarının raydan çıkıp birçok Arap ülkesini de ateşlemesi IŞİD’i ortaya çıkaran faktörlerden bazılarıdır. 2013 yılında Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırında hızla askeri güç kazanan IŞİD için, dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “Bunlar terörist değil, öfkeli gençler” sözü unutulmadı. IŞİD’in kökeni de 80’lerde Afganistan’daki Sovyet yanlısı rejime karşı ABD tarafından Pakistan’da eğitilen radikal İslamcılara kadar uzar.
Irak ve Suriye’de devlet kurumlarındaki laçkalaşmanın sonucu derinleşen toplumsal bölünmeler, yönetim boşluğu, giderek şiddetini arttıran mezhep çatışmaları, kendilerini aşağılanmış-dışlanmış hisseden Sünniler, IŞİD’i gerçek İslam’ın tek savunucusu olarak gördüler, IŞİD saflarına katıldılar. 2014 yılına kadar işler selefi cihatçı örgütün istediği gibi gitti. Örgüt, bütün cihatçı örgütleri kendi emri altında birleşmeye çağırdı. El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra (lideri, genel emiri Collani, yani Ebu Muhammed el-Cevlani ya da gerçek adıyla Ahmet Hüseyin el-Şara. Şimdi, Suriye’de Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri) karşı çıkınca, IŞİD saldırıya geçti, Nusra’yı iki eyaletten sildi-süpürdü.
Şimdilerde “uluslararası meşruiyet arayışında” olan radikal İslamcı Collani’yi ABD’nin Irak işgali öncesi Irak El-Kaidesi saflarında görüyoruz. Tutuklanır, beş yıl hapis yatar. 2011 yılında Suriye iç savaşı çıkınca, örgütü genişletmek için Suriye’de görevlendirilir. 2012’de El Nusra Cephesi’ni kurar. Artık mücadelesini radikal İslamcılıktan Özgür Suriye bağlamına oturtmuştur(!) 2017 Ocak ayında HTŞ (Hey’etuTahriri’ş-Şam) ile birleşti, Nusra lağvedildi. İdlib’te halkın desteğini kazanacak işler yaptı.
Nihayetinde, Esad rejiminin ikinci büyük şehri Halep’e saldırdı, Halep-Hama-Humus-Şam, peş peşe düştü. Burada bir ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerek. Son iki aydır, İsrail, Lübnan’ı bombalarken, Halep-Şam hattını da bombalıyordu(!). Anlaşıldı ki, HTŞ için “mıntıka temizliği” yapılıyormuş. HTŞ Halep’i alınca, CNN’e röportaj veren Colani, kendisine biçilen role uygun yeni bir profil çiziyor. Diyor ki, “Hiç kimsenin başka bir grubu silme hakkı yoktur. Bu mezhepler, yüzlerce yıldır bu bölgede bir arada yaşıyor. Kimsenin onları ortadan kaldırma hakkı yok. Suriye, tek bir yöneticinin keyfi karar aldığı bir yönetim sistemini değil, kurumsal bir yönetim sistemini hak ediyor. Suriye’yi inşa etmekten bahsediyoruz…”
Esad yönetiminin cihatçı HTŞ tarafından düşürülmesini sevinçle karşılayan AKP yönetimi, bir coşku, başarı havası estirerek, iç siyaseti konsolide etme peşinde. Havuç-sopa politikasıyla (havuç Öcalan, sopa da kapatılma-kayyum vs.) DEM Parti'yi işlevsiz hale getirip, Erdoğan’ın bir daha Cumhurbaşkanı seçilmesinin yolunu açacak Anayasa değişikliğine razı etme peşinde. Bahçeli’nin Öcalan ısrarı daaslında Suriye Demokratik Güçlerinin başat Kürt partisi PYD’yi (Demokratik Birlik Partisi) Öcalan kanalıyla “ehlileştirmek”. Bu arada da Trump göreve başlamadan Suriye’de Kürtlerin kazanımlarını ellerinden almak, masaya bu kazanımlarla oturmak. Öyle görünüyor ki, AKP-MHP İktidarının politikada oynadıkları havuç-sopa oyununun Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda, SDG yönetimindeki bölgede, Rojava’da etkisi olmayacak. Pentagon ve İsrail, “Suriye’deki Kürtler en önemli partnerimizdir” açıklamasını yapmışlardır. Ve karar verici, ne yazık ki rol verenler onlardır.
AKP İktidarı, “Kürt fobisi” nedeniyle, daha önce Irak’ta yaptığı yanlışı tekrarlayacak gibi. Ancak, Irak’ta, çok şey kaybettikten sonra, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni tanımak zorunda kaldı. Umarım tarih tekerrür etmez, kardeşçe, barış içinde sorunlar çözülür.
Suriye, herkesçe bilindiği gibi, HTŞ yönetiminde Sünni Bölgesi, SDG egemenliğinde Kürt Bölgesi, Hatay sınırımıza yakın, Türkiye güdümünde ÖSO Bölgesi (Türkmen-Arap) ve Akdeniz kıyısında Alevi Bölgesi olarak bölünecek gibi. BOP öyle kurgulamış…
Bakalım sıra hangi ülkede…