CHP Yönetimi, olası bir Cumhurbaşkanlığı Seçiminde adayını belirlemek için 23 Mart 2025 tarihinde eğilim yoklaması (ön seçimin şartları bellidir) yapma kararı almıştı. Yurt genelinde tek adayla yapılan eğilim yoklamasında iki sandık kuruldu.Birinci sandıkta CHP üyeleri, ikinci sandıkta dayanışma için gelen, CHP üyesi olmayan vatandaşlar oy kullandı.
Kesin olmayan rakamlar; 1 milyon 750 bin CHP üyesinden 1 milyon 650, dayanışma sandıklarında da 13 milyon 350 bin CHP üyesi olmayan vatandaşın oy kullandığı, yani 15 milyon kişinin oy kullandığını belirlemiştir. Herkes emin olsun ki, dayanışma oyları içinde Türk de var, Kürt de, dindar da var ateist de, gençler de var, 90 yaşındakiler de, milliyetçi de var, sosyalist de.
AKP-MHP bloğunun çekirdek oyu olan % 30’un karşısında olan, 23 yıllık iktidarın zor-baskıcı yönetimine karşı kendiliğinden bir araya gelen dipten gelen dalga, dün sandıklara (hiçbir zorunlulukları olmadığı halde) oy oldu, demokrasiden yana saf tuttu.
Dün, seçim mahallerine kendiliğinden gelip saatlerce bekleyen vatandaşlar, bana 1977 Genel Seçimleri öncesi, Ecevit’in Taksim Mitingini hatırlattı.
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Ecevit’i arayıp, “Aldığım duyumlara göre, yarın, mitingde size suikast girişimi olacak. Mitinginizi iptal edin” der. Ecevit, durumu basın toplantısında duyurdu, “…ben, yarın, eşimle beraber Taksim’de miting alanında olacağım” dedi. İnsanlar sel oldu, Taksim’i doldurdu. O zamana kadar o büyüklükte (500 bin) miting yapılmamıştı.
O kitle, dün-önceki gün Saraçhane’deydi, Güvenpark’taydı, İzmir-Adana-Trabzon-Diyarbakır’daydı. O kitle, Türkiye’nin dört bir yanında, “hak-hukuk-adalet-demokrasi diye haykırdı; yakıp yıkmadı, döküp saçmadı. Demokratik bir ağırbaşlılıkla iktidarı ikaz etti.
Alanlarda toplanan, sandıklara oy olup akanlar içinde iktidar elitleri dışında kalan AKP’li, MHP’li şahıslar da vardı.
Her ne kadar yandaş televizyonlar vermese de milyonlar, haksız bir şekilde cezaevlerinde tutulan Gezi tutukluları, Selahattin Demirtaş, Can Atalay, Ümit Özdağ’dan bahsedilince birleşti, tek ses, tek yürek oldular. İktidar yandaşlarının “Silivri soğuktur” korkutmasını toz-buz ettiler. Dünya Siyasi Tarihinde, incelenmesi gereken, kendiliğinden gelişen, “senin yerine ben karar veririm” diyen halktan kopuk iktidara dur diyen bir demokratik başkaldırıdır bu eylemler.
AKP, CHP Genel Başkanı Özel’in “iki forvetim var” dediği forvetlerden İmamoğlu’nu, maç devam ederken, kural değiştirerek, faul yaparak, İBB’nin 1994-2019 arası kullandığı olanaklarını kural dışı bir şekilde elde etmek için oyun dışı yapma peşinde. Kısmen de başarılı oldu.
Özgür Özel’in diğer forveti ABB Başkanı Mansur Yavaş, oyunu devam ettirmek, sonuç almak istiyorsa; sadece tribünlerin bir kısmına değil, tamamına hitap etmek zorunda. Bu bir zorunluluktur. Tribünlerin bir kısmını karşısına alırsa, sonuç alamaz. 22 Mart Saraçhane konuşmasında, Doğu'da Nevroz Kutlamalarında, bir polisin katılımcılara pamuk şekeri dağıtmasından övgüyle bahsederken (ki övgüye değer bir tutum), güvenlik güçlerinin İzmir’de demokrasi- özgürlük-adalet diyen genç bir kıza uyguladığı orantısız müdahaleyi de kınamalıydı. Ayrıca, eylemlerde, etkinliklerde, zora başvurmadıkça, kim ne giyer, kim hangi flamayı taşır; kimseyi ilgilendirmez. İlgilendirmediği gibi, aşağılama hakkı da vermez.
Şu andan itibaren, Cumhurbaşkanlığı hedefi olan herkesin, demokrasi güçlerinin desteğine ihtiyacı vardır.
Demokrasi Cephesi dediğim %70’in içinde Türk de var, Kürt de, Arap da var, Çerkez de. Liberal de var, sosyal demokrat da, sosyalist de, ülkücü de, komünist de. Ve unutmayalım ki "Demokrasi Cephesi"nin en siyasi oy kullanan kesimi de Kürtlerdir. Kimse, Kürtleri karşısına alarak seçim kazanamaz. Bu, 1950 seçimlerinden bu yana böyledir. Bu nedenle de CHP’nin forveti Mansur Yavaş’ın demeci, sadece DEM ve AKP’ye oy veren Kürtleri değil, CHP’ye oy veren Kürtleri de incitmiştir.
“Söz, ağızdan çıkmadan sen, ağızdan çıktıktan sonra da o sana hükmeder” derler. Dikkat etmek gerek.
Bu saatten sonra, AKP-MHP bloğunun Kürtlerle yaptığı, yapmaya çalıştığı iş birliğinin ilkesizliğini gözler önüne sermeli CHP yönetimi ve forvetler. Her iş birliği şeffaf ve ilkeli olmalı. Alanları dolduran Z kuşağının da 90-100 yaşındaki ninenin-dedenin de birlikteliği, talepleri çok kıymetlidir. Bu kitleye (küçük- büyük demeden) siyasi partilerin ortak aklının ama-fakat demeden demokratik sınırlar içerisinde öncülük-önderlik etmesi lazım.
31 Mart 2023 yerel seçimleri sonrası, “halk erken seçim istemiyor, bizim de öyle bir derdimiz yok, normalleşeceğiz (anormalmişiz gibi) söylemi yerine erken seçim talebini dillendirseydik, yaşadığımız olumsuzlukları yaşamazdık, AKP iktidarı da sandıkta devrilmiş olurdu.
“Bir musibet, bin nasihatten iyi” derler. AKP-MHP, “Ekrem İmamoğlu operasyonu” ile “mıntıka temizliği” yapayım derken, çıkardığı gürültü çığa neden olmuş, iktidar, çığın altında kalmıştır.
Geç değil, zararın neresinden dönülürse kardır. Sağ duyulu, ben demeden, biz diyerek bu kaostan kurtuluruz.
Yeter ki egolarımızı öncelemeyelim.