Yüzyılımızda, dünyanın birçok ülkesi “demokrasi maskesi” takmış diktatörlerce yönetiliyor. Diktatörler, ülkelerinde demokratik bir yönetim varmış gibi, hile karıştırdıkları seçimleri yaptırmaktan da vazgeçmiyorlar. Oltanın ucundaki yem misali, zaman zaman-yönetimlerini devam ettirmek, hükmettikleri halkları diktatörlüğün getirdiği tehlikelere karşı körleştirmek için- ‘demokratik adımlar’ da atıyorlar. Örnek olarak, 1979 İran Devrimi’ni gösterebiliriz:
Devrim sonrası 5-6 ay, İranlılar, başta politik örgütlenme özgürlüğü olmak üzere (İran Komünist Partisi TUDEH’in yaşadıkları) özgürlüklerin keyfini sınırsız kullandılar. Yanılgıları; oltanın ucundaki yemin lezzetinden(!), diktatörün yapacaklarını/yapabileceklerini göz ardı etmeleriydi.
Başta Hitler Almanya’sı örneği olmak üzere, diktatörlük; özgür ve adil olmayan seçimlerle başa gelmiş kişinin ve etrafındaki elit grubun topluma hükmetmesi, bunun için, politik muhaliflerini şu ya da bu şekilde etkisizleştirmesi veya ortadan kaldırması; yasama organını işlevsizleştirmesi, kendine bağlaması; bağımsız yargıyı kendine bağımlı hale getirmesi, kısaca ölçüsüz ve kanunsuz isteklerini yerine getirmek için bütün kurumların kontrol alınması durumudur.
Bugün (16 Şubat 2025) T24 yazarı Hasan Cemal’in “Büyük yalanlarla sinsi sinsi ilerleyen faşizm!” başlıklı yazısını okuduğumda yukarıdaki düşünceler sıralandı kafamda.
“Büyük yalanlarla…Özgürlük diyerek…Adalet diyerek…İçte dışta düşmanlar icat ederek. Sinsi sinsi ilerleyen bir faşizm…Üstelik fena halde gerçekçi. Hem Amerika hem Avrupa için çok ciddi bir faşizm uyarısı…” diyor ve Amerika eski dışişleri bakanı Madeleine Albright’ın Faşizm Bir Uyarı kitabını salık veriyor.
“Putin Rusya’sı, Erdoğan Türkiye’si sık sık geçiyor kitapta. Hatta Erdoğan’la Putin’e ayrı birer bölüm ayrılmış…Erdoğan Modeli’ni seçen Victor Orban Macaristan’ı var. Sonra bağımsız yargıyı adım adım yok etmekte olan Polonya ve Çekya…”
Hasan Cemal, yazısının ilerleyen bölümlerinde, “…Muhteşem Erdoğan! Kitapta Erdoğan’ın demokrasiyle yola çıktığı, sonra adım adım demokrasi, hukuk ve özgürlükler yolundan nasıl saptığı anlatılıyor. Ve bu sapmanın 20 Temmuz OHAL’iyle aldığı çarpıcı viraj sergileniyor…Kitabın beni etkileyen bölümlerinden biri ‘faşizmin sinsi yürüyüşü’ oldu. Öyle sinsi bir yürüyüş ki…Büyük yalanlar söyleyebiliyor. Özgürlük diyebiliyor. Adaletten söz edebiliyor. Hem içte hem dışta düşmanlar icat edebiliyor. Üstelik inandırıcı da olabiliyor kitleler nezdinde…”
Hasan Cemal, yazısını yeni çıkan Zamane Diktatörleri kitabından alıntılamış.
Kısa zamanda Albright’ın Faşizm- Bir Uyarı ve Hasan Cemal’in Zamane Diktatörleri kitapların okumak farz oldu gibi.