14 Aralık 2024 tarihli Rol Dağıtanlar, Rol Alanlar ve 12 Mart 2025 tarihli Suriye’de Neler Oluyor, Ne Olur yazılarımda güney komşumuz Suriye’deki gelişmeleri yazmıştım.
İlk yazıda, rol dağıtan ABD ve İsrail’in “Kürtler, Suriye’deki en önemli partnerimizdir” açıklamalarını öne çıkartmış; diğer yazıda da “HTŞ ve SDG temsilcileri Şara ve Abdi’nin imzaladıkları protokol sonrası, AKP iktidarının gelişmeleri iyi okuyup, Irak’ta, ‘Kürt fobisi’ nedeniyle yaptığı yanlışı Suriye’de tekrarlamamasını dilemiştim.
350 kişilik HTŞ’li selefi cihatçı; İsrail’in önceden yaptığı mıntıka temizliği üzerine, bir haftada Halep-Hama-Humus ve nihayetinde Şam’ı ele geçirmişti.
Selefi cihatçıların, 6-9 Mart tarihlerinde Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları Lazkiye-Tartus’ta yaptıkları Alevi Katliamı (Suriye İnsan Hakları Gözlemevi raporuna göre 1068 kişi öldürüldü) sonrası baskılardan çekinen HTŞ; gündem değiştirmek için SDG ile 8 maddeden oluşan anlaşma imzaladı.
Gelişmelere bakarsak, Suriye’de nasıl bir yönetim inşa edilecek, ipuçlarını görmek mümkün.
Anlaşmanın 2. Maddesi, “Kürt toplumu, Suriye Devletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Vatandaş olma hakları dahil, tüm anayasal hakları garanti altına alınacaktır” diyor.
5. madde, “Yerlerinden olan Suriye’lilerin (Türkiye kontrolündeki SMO (Suriye Milli Ordusunun işgalinde olan yerler. Türkiye’nin güneyi, başta Afrin ve Sere Kaniye-Resulayn’ı terk etmek zorunda kalan Kürtler) evlerine geri dönüşü sağlanacaktır.
Anlaşmanın 5. Maddesi gereğince, Afrin Bölgesinin kontrolu HTŞ’ye geçmeye başladı. Nisan başında da Halep’in Şeyh Maksut ve Eşrefiye Mahallelerinin güvenliğini sağlayan YPG milisleri, anlaşma çerçevesinde Fırat’ın doğusuna çekildi, güvenlik, Kürt yerel güçlerince sağlanmaya başlandı. Bir hafta önce de Tışrin Barajı (güvenliği sağlamak görevi HTŞ ve SDG yerel güçlerinde olmak üzere) Suriye Yönetimine bırakıldı. Tışrin Barajı ve Qaraqozak bölgelerinde SDG güçleriyle çatışan SMO güçleri de geri çektirildi.
Son gelişmeler ışığında, bugünden sonra Suriye’de neler olabilir diye sesli düşünürsek:
*Son 11-12 yılda, Türkiye, Kuzey Suriye’ye, özellikle de İdlib’e askeri ve siyasi yatırım yaptı. Nitekim, MİT eski Başkanı, şimdi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 20 Aralık 2024 tarihinde France24 televizyonuna “DEAŞ (IŞİD) ve El-Kaide ile bağlantılı örgütler hakkında istihbarat toplama konusunda HTŞ, yıllardır bizimle iş birliği içinde oldu. Meselenin hassasiyeti nedeniyle o dönemde bunu kamuoyuna açıklayamadık” dedi.
Hakan Fidan, selefi cihatçı Ensaruddin Cephesi, Ceyşu’sSünna, Liva El-Hak, Nurettin Zengi Hareketi ve liderliğini de El Nusra’dan ayrılan Colani’nin yaptığı HTŞ ile yaptıkları iş birliğini saklamıyor.
Ne yapsın şimdi HTŞ, Ahmet Şara, namı diğer Colani… Bir yanda “zor zamanlarında “yanında olan Türkiye, bir yanda da bir haftada Şam’ı kendisine “burnu kanamadan” teslim eden, kendisine uluslararası meşruiyet sağlayacak ABD ve İsrail.
Reel politika; içine sinsin-sinmesin, Ahmet Şara’yı, önce Fırat’ın doğusunu elinde tutan, fiilen oluşmuş özerk yönetim SDG ve güneyde Dürzilerle anlaşmaya zorluyor. Şara duygusal davransaydı, Lazkiye ve Tartus’ta Alevilere yaptığını Fırat'ın doğusunda Kürtlere; güneyde de Dürzilere yapardı, yapamıyor. Türkiye’ye, "kusura kalma, gönlüm senden yana olsa da uluslararası gerçekler tam tersi. Rol verenin dediğini yapmak durumundayım" diyecek, diyordur.
Halep’in iki Kürt mahallesindeki yeni statü, (YPG Fırat’ın doğusuna çekildiği halde, güvenlik Kürt yerel milislerince sağlanıyor) tüm Suriye’ye uygulanacak. (Güney Suriye’de de Dürzilerle aynı anlaşma yapılacak.) Afrin Bölgesine de önümüzdeki 2-3 ay içerisinde SMO’dan kaçan ve güneye göç eden Kürtler, HTŞ gözetiminde ve korumasında, mal-mülkleri teslim edilerek yerleşecekler.
Türkiye ‘nin rolü ne olacak derseniz, kuzeydoğu Suriye’de, IKDP (Irak Kürdistan Demokrat Partisi) yandaşı olup, kitle tabanı olmayan parti ve gruplar, daha doğrusu, Barzani kanalıyla sürece müdahil olmaya çalışacak.
Bu aşamada, Ahmed eş-Şara ve Mazlum Abdi, görebildiğim kadarıyla, bölgeyi çok iyi bilen, bölgeye uygun politikaları da başarı ile yürüten iki aktör. Başarılı siyaset yürütürlerse; bölgemizde kan akması durur.
Sadede gelirsek; Eşrefiye ve Şeyh Maksut modelinin 4-5 aylık seyri izlenecek.
Türkiye, umarım “Kürt fobisi”nden sıyrılır, Kuzey Suriye’de yaşayan Kürtlerin, Türkiye Kürtleriyle kan bağını da hesap eder, bölgede, gelecekte başat rol oynayan ülke olur.
Meclis açılışında, durumu bütün çıplaklığı ile gören(!) MHP lideri Devlet Bahçeli, “İmralı mesajlarını” bu nedenle verdi diye düşünüyorum.
Bölgemizin barış içerisinde, kardeşçe yaşaması, çokça da Türkiye’nin tavrına bağlı.