Yazımın başlığı bana ait. Ancak, başlığı onayladığım anlamına gelmiyor. Aslında sevmediğim bir hitap şekli. Buna rağmen, kimi zaman kullanıldığında da cuk oturuyor.
Her gün DEM Parti'ye ait bir belediyeye kayyum atanıyor. Arada bir de CHP'ye dokunduruyor, hızlarını almayınca kayyum atamak için muhtarları da boş geçmiyorlar. En son, Ardahan/Damal ilçesi Burmadere köyü muhtarı Şah İsmail Göyük, iddiaya göre; sosyal medyada yaptığı Deniz Gezmiş beğenisi nedeniyle görevden alındı, yerine özel idareden bir memur atandı. Yazıyı yazarken, televizyonda bir son dakika haberi; Van/Bahçesaray Belediye Başkanı DEM Partili Ayvaz Hazır 'terör örgütü üyesi olmamakla birlikte, terör örgütü adına suç işlemek(!)' sebebiyle aldığı cezadan ötürü görevden alınmış, yerine kaymakam atanmıştır.
HDP/DEM Parti aday belirleme yöntemlerini, adaylarında aradıkları nitelikleri bilmiyorum. Başka partinin iç işlerine karışmak da haddim değil. Ancak, 23 yıllık AKP iktidarı uygulamaları demokrasi yanlılarına söz söyleme hakkı veriyor diye düşünüyorum.
Her ne kadar AKP yetkililerinin söylemlerinde 'milli irade' lafı eksik olmuyorsa da yakaladıkları her fırsatta, 'milli irade'nin irade kısmının sadece kendi istemlerine yanıt veriyorsa irade olarak kabul edileceğini, bizlere, demokrasi cephesine defalarca anlattılar, kafamıza kazırcasına anlatıyorlar…
Geçmiş uygulamalardan bir-iki örnek verirsek:
'Çözüm- Oslo Süreçleri' denen, akamete uğrayan süreçlerde, DTP'nin parti alarak seçimlere girmemesi için bütün ayak oyunlarına baş vurdular. 2011 genel seçimlerinde DTP'yi bağımsız adaylarla seçimlere girmeye zorladılar, DTP'nin grup oluşturamayacak sayıda milletvekili kazanılabileceği varsayımıyla, havuç-sopa formülü kullanarak isteklerini onaylattılar. Oysa, AKP aklının unuttuğu bir şey; siyasal karar almada en bilinçli seçmenin Kürt seçmen olduğuydu. DTP, bağımsız adaylarla girdiği seçimlerden yüzde 6,5 oy alarak 35 milletvekili kazandı. İmralı görüşmelerinde Öcalan ile görüşmeye gidecek heyet üyelerini AKP belirledi, yeri geldi,heyet üyelerini değiştirdi. Milli irade sonucu seçilen belediye başkanlarını beğenmedi(!), haklarında açılmış davalar bahanegösterilerek, başkanlar görevden alındı, yerlerine kayyum atandı, belediye meclisleri yok sayıldı. Ana muhalefet partisi CHP 'dolduruluşa getirilerek' milletvekili dokunulmazlıklarını düzenleyen yasa değiştirildi, 'en büyük bela' Selahattin Demirtaş, dokunulmazlığı kaldırılarak cezaevine kondu. Her Yerel Seçim öncesi, belediye yönetimlerine aday olacaklara İYİ HAL kâğıdı verdirip, seçim sonrası, 'sabıkan var' denilerek, seçilenler görevden alındı.
Yaşananları yazmaya devam etsek, kitaplar almaz. Peki, ders(!) aldık mı?
23 yılda AKP'nin seçimler öncesi ve sonrasında attığı adımlarda bir değişiklik yok. Aynı oyunlar. Ya bizde, demokrasi cephesinde? Bizde de değişiklik yok. Özellikle de en çok gadre uğrayan HDP/DEM cephesinde… Oysa, AKP’nin bütün hamleleri noktası-virgülüne kadar aynı. HDP/DEM, deyim yerindeyse, kendi seçim bölgelerinde 'ceketini gönderse' seçimleri alacakken, AKP/MHP iktidarının oyunlarını bozacak, yerel, koz vermeyecek aday belirlemede zorlanıyor(!), ben de bunu anlamakta zorlanıyorum. Bu söylemim sadece HDP/DEM’e değil, üyesi olduğum CHP’yedir aynı zamanda.
Bir yakınım, '23 yıldır, herkes, bilerek ya da bilmeyerek AKP’ye çalıştı-çalışıyor' diyor.
Umarım artık 'AKP’ye çalışmayız.'