Metin Ebetürk
Köşe Yazarı
Metin Ebetürk
 

Maaşlar Asgari, Çarşı Pazar Azami

Ekmekten enerji fiyatına kadar, yaşamsal her türlü tüketim ürünleri ile hizmet fiyatını siyaset belirliyor. İşçi, emekçiler ile emeklilerin ücretlerini belirleyen de siyaset. Ama belki diyeceksiniz ki; işçilerin ücretlerinin çoğu, sendikaların işverenle yaptığı toplu sözleşme müzakerelerinde belirleniyor. Bütün sektörlerde, işverenle yapılan toplu sözleşme müzakerelerinde, mutlaka yasal asgari ücret gözden geçirilip, bunun üzerine ücret tutarları belirleniyor. Yine işverenlerle yapılan toplu sözleşme pazarlıkları, ülkemizdeki resmi iktisadi veriler temel alınarak sürdürülüyor. “Sizce ülkemizin en büyük işvereni kimdir?” Bu soruya verilebilecek en iyi yanıt şöyle olmalıdır diye düşünüyorum. Bu düşüncemde ciddi bir haklılık payı olduğunu da iddia ediyorum.  Kamuda çalışan milyonlarca memur, kamu işçisi, farklı norm ve pozisyonda çalıştırılan personel ile norm ve düzenlemeye uymadığı söylenerek, kamu işçiliği kadrolarına alınmayan taşeron işçiler göz önüne alındığında, ülkemizin en büyük işvereni de kamu adına “Devlet” oluyor. Devlet (İktidar) için milyonlarca çalışanın yasal asgari ücret artışı, her artıştaki % 1'lik oranla dahi ek bir “yük” ve devletimizin fonladığı milyonlarca çalışanın maliyetinin arttırılması anlamına gelmektedir. Çok sayın ve muhterem Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin bir konuşmasında öğretmenleri fonladıklarını ifade etmişti. Hâlbuki sadece öğretmenleri değil, “Yüce” iktidarımız, kamuda türlü kadroda çalışanları fonladığını da söyleyebilir, söyletebilir. Uygulamaya konulacak en az ücrete (yasal asgari ücret), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Çalışma Genel Müdürü, Türkiye İşverenler Sendikalar Konfederasyonu Başkanı ile en çok üyeye sahip işçi konfederasyonu adına Türk-İş Başkanı'ndan oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu karar veriyor.  İnsanlık onuruna yakışır bir ücret ve refah payı bekleyen işçiler, devletin yöneticileri ile işveren temsilcilerinin karşısında en çok üyeye sahip işçi konfederasyonu temsilcilerinin yer aldığı komisyon toplantılarında mücadeleye 1-0 mağlup başlıyor. Bu komisyon, asgari ücreti belirleme çalışmaları olan uzun ve meşakkatli görüşme ve toplantılarına devam ederken, temel alacakları verileri yine devletin diğer bir resmi kurumu olan İstatistik Kurumu'nun verilerine dayandırıyor. Yani bir tarafta işveren çoğunluğunun oluşturduğu komisyon, diğer tarafta, iktidar söz ve gücünün dışına çıkmadan, ülkemizin en büyük işvereni olan devlet adına, ekonomik verileri belirleyen ve açıklayan TÜİK. Ve biz bu komisyondan olumlu sonuçlar bekliyoruz.  Yani kısaca, toplu sözleşmelerde temel alınması gereken asgari ücreti belirleyen ile yeni ücret seviyesi için gerekçe gösterilecek verileri yayınlayan merkez aynı.  Bu merkez sadece ortalama ücret seviyesine gelmiş olan, asgari ücreti belirlemiyor; bu merkez çocuklarımızın geleceğini ile geçimimizi ve yaşamımızı da belirliyor.  Kısaca, bizim gibi emeğiyle geçimini sürdüren geniş yığınların geleceğine dair kararları, oy vererek seçtiğimiz siyasetçiler, yani iktidar veriyor.  Milyonlarca işçinin geleceği hakkında asgari ücretin günümüz koşullarına uygun olmaması durumunda nasıl itiraz mekanizması işletilebilir diye araştırdım. Siyasi parti gruplarınca oluşturulan yasa teklifleri TBMM'ye sunuluyor. Daha sonra bu teklifin gündeme alınarak görüşülüp görüşülmeyeceğine, TBMM’de oylama yapılarak karar veriliyor. Kararı veren, altı yüz “milletvekili” (üyesi) bulunan TBMM.   “Milletvekili” diyorsak da, milletin bunlardan, bunların milletten haberi yok. Bunların milletten haberi olması için, milletin, yani halkın içinden çıkmaları gerekir.  Hal böyle iken, merak ederek “milletvekilleri” içerisinde, milyonlarca işçi ve emekçiyi temsilen kaç tane işçi ve emekçi kökenli vekil vardır diye araştırdım. Karşıma bu nitelikte iki adet işçi vekil olduğu yanıtı geldi. Ancak iki adet işçi vekilin hangi partiye ait olduğu bilgisine ulaşamadım. Genellikle işçi ve sendika kökenli vekilleri meclise taşıyan siyasi partileri irdelediğimizde; Cumhuriyet Halk Partisi'nde her dönem genellikle 2-3 işçi/sendika kökenli vekil bulunurken, bu dönem bildiğimiz kadarı ile bu nitelikte bir milletvekili bulunmuyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi milletvekillerinin mesleki bilgilerine ulaşamadım. Geçmiş dönemlerde işçi veya kamu sendikası kökenli vekiller bulunmaktayken, bu dönem bu bilgiye ulaşamadım. Türkiye İşçi Partisi’nde dört vekilden biri siyasetçi, biri gazeteci, tutuklu bulunan ve halkın iradesini arkasına almış, seçilmiş olduğu görev süresinde dahi özgür bırakılmasından kaçınılan vekil ile birlikte iki vekil ise avukat. TBMM’de milletvekillerinin mesleklere göre dağılımında aslan payı, işçileri çalıştıran patronlara ait. Meclis'teki 158 iş insanı, 122 avukat, 42 akademisyen ve değişik meslek gruplarına mensup milletvekilleri arasında 2 adet de işçi bulunuyor. Yaşamımıza etki eden yasaları çıkaran TBMM’de en çok işveren, yani patron bulunuyor. Patronların dizginlenemeyen sömürüsüne karşı mücadele etmeye çalışan, milyonlarca işçi ve emekçinin olduğu ülkemiz ulusal meclisinde, sadece iki işçi bulunuyor. Bunların da kimler ve hangi partiye mensup oldukları ve ayrıca gerçekten işçi olup olmadıklarına dair bilgi ve belge de bulunmuyor. Kabul etsek de etmesek de, işçi sınıfı ve emekçilerin kaderini bu meclis etkiliyor. İşçilere ve sendikalarına da, ısrarla siyaset yapmayın algısını dayatıyorlar.  Biz işçiler ve emekçiler, kaderimizi ve geleceğimizi, milyonlarca işçi ve emekçinin kaderini, sadece iki “işçi vekilin” olduğu karar merciine bırakmış durumdayız. Açıklanan en az ücret (asgari) ne olursa olsun, asgari ücret tespiti toplantılarının başlamasından, yeni rakamın açıklanmasına kadar geçen sürede, açıklanan rakam işçinin eline geçmeden erimeye başladığını söylesek, yanlış yapmış olmayız. Zira, Kasım ayı enflasyonu, TÜİK’e göre 2,24, ENAG’a göre 4.06 artmış. Türkiye’nin en büyük işvereni resmi kurumu 2,24, çarşı pazar ise 4,06 diyor. Asgari ücret elimize geçmeden erime eğiliminde. Çarşı pazar ise dokunanın elini yakıyor. Bizler bu komisyonun vereceği kararı beklemeye devam edeceksek ve yaşamımız bir değişiklik olmadan devam edecekse, sözümüzü Nazım Hikmet'in bir şiirinin son mısrası ile sonlandıralım: …… “Ve bu dünyada bu zulüm  senin sayende, Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek  Eğer Ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama  kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”
Ekleme Tarihi: 11 Aralık 2024 - Çarşamba
Metin Ebetürk

Maaşlar Asgari, Çarşı Pazar Azami

Ekmekten enerji fiyatına kadar, yaşamsal her türlü tüketim ürünleri ile hizmet fiyatını siyaset belirliyor.

İşçi, emekçiler ile emeklilerin ücretlerini belirleyen de siyaset. Ama belki diyeceksiniz ki; işçilerin ücretlerinin çoğu, sendikaların işverenle yaptığı toplu sözleşme müzakerelerinde belirleniyor.

Bütün sektörlerde, işverenle yapılan toplu sözleşme müzakerelerinde, mutlaka yasal asgari ücret gözden geçirilip, bunun üzerine ücret tutarları belirleniyor. Yine işverenlerle yapılan toplu sözleşme pazarlıkları, ülkemizdeki resmi iktisadi veriler temel alınarak sürdürülüyor.

“Sizce ülkemizin en büyük işvereni kimdir?”

Bu soruya verilebilecek en iyi yanıt şöyle olmalıdır diye düşünüyorum. Bu düşüncemde ciddi bir haklılık payı olduğunu da iddia ediyorum. 

Kamuda çalışan milyonlarca memur, kamu işçisi, farklı norm ve pozisyonda çalıştırılan personel ile norm ve düzenlemeye uymadığı söylenerek, kamu işçiliği kadrolarına alınmayan taşeron işçiler göz önüne alındığında, ülkemizin en büyük işvereni de kamu adına “Devlet” oluyor.

Devlet (İktidar) için milyonlarca çalışanın yasal asgari ücret artışı, her artıştaki % 1'lik oranla dahi ek bir “yük” ve devletimizin fonladığı milyonlarca çalışanın maliyetinin arttırılması anlamına gelmektedir.

Çok sayın ve muhterem Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin bir konuşmasında öğretmenleri fonladıklarını ifade etmişti. Hâlbuki sadece öğretmenleri değil, “Yüce” iktidarımız, kamuda türlü kadroda çalışanları fonladığını da söyleyebilir, söyletebilir.

Uygulamaya konulacak en az ücrete (yasal asgari ücret), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Çalışma Genel Müdürü, Türkiye İşverenler Sendikalar Konfederasyonu Başkanı ile en çok üyeye sahip işçi konfederasyonu adına Türk-İş Başkanı'ndan oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu karar veriyor. 

İnsanlık onuruna yakışır bir ücret ve refah payı bekleyen işçiler, devletin yöneticileri ile işveren temsilcilerinin karşısında en çok üyeye sahip işçi konfederasyonu temsilcilerinin yer aldığı komisyon toplantılarında mücadeleye 1-0 mağlup başlıyor.

Bu komisyon, asgari ücreti belirleme çalışmaları olan uzun ve meşakkatli görüşme ve toplantılarına devam ederken, temel alacakları verileri yine devletin diğer bir resmi kurumu olan İstatistik Kurumu'nun verilerine dayandırıyor. Yani bir tarafta işveren çoğunluğunun oluşturduğu komisyon, diğer tarafta, iktidar söz ve gücünün dışına çıkmadan, ülkemizin en büyük işvereni olan devlet adına, ekonomik verileri belirleyen ve açıklayan TÜİK. Ve biz bu komisyondan olumlu sonuçlar bekliyoruz. 

Yani kısaca, toplu sözleşmelerde temel alınması gereken asgari ücreti belirleyen ile yeni ücret seviyesi için gerekçe gösterilecek verileri yayınlayan merkez aynı. 

Bu merkez sadece ortalama ücret seviyesine gelmiş olan, asgari ücreti belirlemiyor; bu merkez çocuklarımızın geleceğini ile geçimimizi ve yaşamımızı da belirliyor. 

Kısaca, bizim gibi emeğiyle geçimini sürdüren geniş yığınların geleceğine dair kararları, oy vererek seçtiğimiz siyasetçiler, yani iktidar veriyor. 

Milyonlarca işçinin geleceği hakkında asgari ücretin günümüz koşullarına uygun olmaması durumunda nasıl itiraz mekanizması işletilebilir diye araştırdım.

Siyasi parti gruplarınca oluşturulan yasa teklifleri TBMM'ye sunuluyor. Daha sonra bu teklifin gündeme alınarak görüşülüp görüşülmeyeceğine, TBMM’de oylama yapılarak karar veriliyor. Kararı veren, altı yüz “milletvekili” (üyesi) bulunan TBMM.  

“Milletvekili” diyorsak da, milletin bunlardan, bunların milletten haberi yok. Bunların milletten haberi olması için, milletin, yani halkın içinden çıkmaları gerekir. 

Hal böyle iken, merak ederek “milletvekilleri” içerisinde, milyonlarca işçi ve emekçiyi temsilen kaç tane işçi ve emekçi kökenli vekil vardır diye araştırdım. Karşıma bu nitelikte iki adet işçi vekil olduğu yanıtı geldi. Ancak iki adet işçi vekilin hangi partiye ait olduğu bilgisine ulaşamadım.

Genellikle işçi ve sendika kökenli vekilleri meclise taşıyan siyasi partileri irdelediğimizde;

Cumhuriyet Halk Partisi'nde her dönem genellikle 2-3 işçi/sendika kökenli vekil bulunurken, bu dönem bildiğimiz kadarı ile bu nitelikte bir milletvekili bulunmuyor.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi milletvekillerinin mesleki bilgilerine ulaşamadım. Geçmiş dönemlerde işçi veya kamu sendikası kökenli vekiller bulunmaktayken, bu dönem bu bilgiye ulaşamadım.

Türkiye İşçi Partisi’nde dört vekilden biri siyasetçi, biri gazeteci, tutuklu bulunan ve halkın iradesini arkasına almış, seçilmiş olduğu görev süresinde dahi özgür bırakılmasından kaçınılan vekil ile birlikte iki vekil ise avukat.

TBMM’de milletvekillerinin mesleklere göre dağılımında aslan payı, işçileri çalıştıran patronlara ait. Meclis'teki 158 iş insanı, 122 avukat, 42 akademisyen ve değişik meslek gruplarına mensup milletvekilleri arasında 2 adet de işçi bulunuyor.

Yaşamımıza etki eden yasaları çıkaran TBMM’de en çok işveren, yani patron bulunuyor. Patronların dizginlenemeyen sömürüsüne karşı mücadele etmeye çalışan, milyonlarca işçi ve emekçinin olduğu ülkemiz ulusal meclisinde, sadece iki işçi bulunuyor. Bunların da kimler ve hangi partiye mensup oldukları ve ayrıca gerçekten işçi olup olmadıklarına dair bilgi ve belge de bulunmuyor.

Kabul etsek de etmesek de, işçi sınıfı ve emekçilerin kaderini bu meclis etkiliyor. İşçilere ve sendikalarına da, ısrarla siyaset yapmayın algısını dayatıyorlar. 

Biz işçiler ve emekçiler, kaderimizi ve geleceğimizi, milyonlarca işçi ve emekçinin kaderini, sadece iki “işçi vekilin” olduğu karar merciine bırakmış durumdayız.

Açıklanan en az ücret (asgari) ne olursa olsun, asgari ücret tespiti toplantılarının başlamasından, yeni rakamın açıklanmasına kadar geçen sürede, açıklanan rakam işçinin eline geçmeden erimeye başladığını söylesek, yanlış yapmış olmayız. Zira, Kasım ayı enflasyonu, TÜİK’e göre 2,24, ENAG’a göre 4.06 artmış.

Türkiye’nin en büyük işvereni resmi kurumu 2,24, çarşı pazar ise 4,06 diyor.

Asgari ücret elimize geçmeden erime eğiliminde. Çarşı pazar ise dokunanın elini yakıyor.

Bizler bu komisyonun vereceği kararı beklemeye devam edeceksek ve yaşamımız bir değişiklik olmadan devam edecekse, sözümüzü Nazım Hikmet'in bir şiirinin son mısrası ile sonlandıralım:

……

“Ve bu dünyada bu zulüm 

senin sayende,

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek 

Eğer

Ve hala şarabımızı vermek için üzüm

gibi eziliyorsak

kabahat senin,

demeğe de dilim varmıyor ama 

kabahatin çoğu senin, canım

kardeşim!”

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.