Nurettin Aslan
Köşe Yazarı
Nurettin Aslan
 

İran-Irak- Şimdi de Suriye mi?

Kürtler, yüzyıllar boyunca kendi iç dağınıklıkları, birbirlerinden bağımsız hayat sürmeleri, farklı coğrafik bölgelerde yaşamaları, komşu ve bağlı bulundukları ülke halkları ile sıkı bağları, aşiret kavgaları vb. nedenlerden dolayı, uluslararası arenada hak ettiklerini elde edememişler, ulus inşasını becerememişlerdir. Hani, İbn-i Haldun demiş ya; "coğrafya kaderdir" diye, belki de bulundukları coğrafyadır kendi aralarında anlaşamamaları, birlik oluştur (a)mamalarının nedeni. Kürtler, Tarihleri boyunca, komşu ülkeler arasında ‘tampon bölge’ olmuşlar. Her komşu ülke, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmıştır Kürtleri. Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile Kürtler, Türkiye, İran, Irak ve Suriye Devletleri bünyesinde yaşamaya başlamışlardır. Ortadoğu’da oluşturulan Irak-Suriye-Ürdün devletlerinin sınırları da İngiliz ve Fransızlarca, harita üzerinden cetvelle çizilmiştir. Fazla detaya girmeden, İran’da, 22 Ocak 1946’da kurulan Mahabad Kürt Cumhuriyeti; 11 Mart 1970’te Bağdat yönetimi ile Molla Mustafa Barzani arasında imzalanan Irak-Kürt Özerklik Anlaşması sonrası oluşan Irak Kürt Özerk Bölgesi hakkında bildiklerimi yazayım. Sonra da Suriye tahliline geçeyim.  Umarım Suriye’de de tarih tekerrür etmez, Ortadoğu Coğrafyasına yeniden şekil verenler(!) kararlarını hakkaniyet ölçüleri içerisinde verirler. Öncelikle, “Kürtler aynı anda, Doğuyla da Batıyla da ABD ile de Rusya ile de flört ediyorlar” söylemini açmakta yarar var. Molla Mustafa Barzani’nin büyük oğlu, Mesut Barzani’nin ağabeyi, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin babası İdris Barzani’nin, uluslararası arenada Doğu ve Batı Blokları politika belirleyicilerinin, Kürt Politikasıyla ilgili eleştirilerine verdiği cevaba bakalım: “Ne doğudan ne de batıdan yanayız, karşılarında da değiliz. Ne sosyalist ne de kapitalistiz. Biz, zulüm altında dört parçaya bölünmüş mazlum bir halkız. Kim bize el uzatırsa o eli tutmak zorundayız. Uzatılan eli geri çevirme lüksümüz yok. Tek bir derdimiz var. Halkımızın özgürlüğü ve bağımsızlığı.” İkinci Dünya Savaşı süreci İngiltere ve SSCB’nin işgali altında bulunan İran’da, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Mahabad ve civarında İran’lı Kürtler, kurdukları Komala (Komala Jiyani Kurdistan) örgütüyle, İran bünyesinde kalıp, içişlerinde özerk bir Kürdistan hedeflemişlerdir. Komala, kitleselleşmek için Şahlık Rejimi'nden zarar gören Kürt Aşiretlerini de bünyesine kattı. Katılanlardan biri de önemli bir Kürt ailesi mensubu Qazi Muhammed’dir. Savaş sonrası, Otonom Azerbaycan Cumhuriyeti'yle birlikte, 22 Ocak 1946’da Sovyetlerin desteğiyle Mahabad Kürt Cumhuriyeti ilan edildi. Qazi Muhammed Cumhurbaşkanı oldu. Mayıs 1946’da İngiltere-İran-SSCB anlaşması sonrası, Sovyetler İran topraklarından çekildi. Sovyet desteği olmayınca, İran, Azerbaycan ve Mahabad’a saldırdı. 17 Aralık 1946’da Mahabad Cumhuriyeti ortadan kaldırıldı. Cumhuriyet ilanı sonrası, bir Sovyet Generalinin “kimse Kürtlere kendi hükümetlerini kurma izni vermedi. Kürtler, ancak Azerbaycan Özerk Cumhuriyetinin içinde kendilerini ifade edebilirler” sözü önemlidir! Devrimci bir siyasal örgütün yokluğu ve Sovyetlerin Azeri ve Kürtleri yarı yolda bırakmasıyla Cumhuriyet yok edildi. Qazi Muhammed idam edildi. Yenilgi sonrası, Mahabad Cumhuriyeti Generallerinden Molla Mustafa Barzani, ABD’den siyasi mülteci olarak kabul edilmesini istemiş, talebinin kabul edilmemesi üzerine Türkiye ve Ermenistan sınırlarını takiben, 500 kişiyle Sovyetlere sığınmıştır. Barzani,1958 yılına kadar Sovyetlerde yaşadı. Irak’ta monarşinin yıkılması üzerine 1958 yılında Irak’a döndü. Abdulkerim Kasım liderliğindeki yeni Irak yönetimi, kalıcı olmak adına iç siyaset aktörleriyle uzlaşma aradı. Uzlaşılacak en önemli aktör de Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtler ve liderleri Barzani’ydi, uzlaştılar. Geçici Irak Anayasasına,” Araplar ve Kürtler, Irak vatanının ana unsurlarıdır” maddesini koydular. Kürtler ve Bağdat yönetimi arasında, 11 Mart 1970’te, 15 maddeden oluşan ve uygulaması 4 yılda olacak Özerklik Anlaşması imzalandı. Anlaşma ile Kürtçe resmi dil, Kürt bölgelerine atanacak memurların Kürtlerden oluşması, Kürtlerin nüfuslarına oranla merkezi yönetim yasama gücünü paylaşmaları gibi haklar sağlandı. Ancak, 1975 öncesinden Irak ile sınır anlaşmazlıkları olan, çatışmalarda Kürtlere lojistik destek sağlayan İran, Bağdat’ın Kürtlerden kurtulmak adına kendilerine Cezayir’de yapılan bir toplantıda ödün vermesi üzerine, Kürtleri yalnız bıraktı. Bağdat, bütün gücüyle Kürtleri yok etme girişiminde bulundu, Özerklik Anlaşması rafa kalktı. İran’a baskı yaparak Kürtleri yalnızlaştıran ABD, 2003 tarihinde “kitle imha silahları üretiyor” gerekçesiyle, Irak Kürtlerinin de desteğini alarak, Irak’taki Saddam Rejimi'ni devirdi; süreç içerisinde Irak Kürt Bölgesi'nde Irak Bölgesel Kürt Yönetimi oluşturuldu. Suriye’deki Baasçı Esad yönetimi, ülkenin kuzeyinde, Türkiye sınırının güneyindeki (Rojava Bölgesi) Kürtlere kimlik vermiyor, yok sayıyordu. Irak sonrası, Suriye’de de BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) projesini uygulamaya çalışan ABD, dünyanın çeşitli yerlerinden cihatçı terör artıklarını koruması altında Suriye’de topladı, IŞİD’i (Irak Şam İslam Devleti) kurdurdu. Kazın ayağı her zamanki gibi değildi. Suriye’deki laik unsurların başında gelen Kürtler IŞİD’e izin vermediler. IŞİD’i bölgelerinden süpürdüler, cihatçıların çoğunluğu soluğu İdlib’te aldılar. Sıkça isim değiştiren cihatçıların Suriye’deki yeni isimleri HTŞ. 8 Aralık 2024 itibariyle Suriye’de Esad yönetimi düşmüş bulunuyor.  Kürtler, Suriye’nin kuzeydoğusunda, Suriye’nin yaklaşık yüzde 30’unu ABD’nin de desteğiyle kontrol ediyor. Anlaşılan o ki; Suriye’de, üç ya da dört bölgeden oluşan federal bir yapı oluşacak. Yeni Ortadoğu düzeninde, Suriye’de laik olan tek kesim Kürtler. Kürtlerin Suriye’deki kazanımları yok sayılamaz. HTŞ’nin, Afganistan’daki Taliban benzeri “kimsenin inancına, yaşam tarzına karışmayacağız” türü söylemlerine kuşkuyla bakılmalı. Suriye’deki, Türkiye güdümünde, maaşları Türkiye tarafından ödenen ÖSO’cuların, Suriye geleceği için en büyük sorun olacağı düşüncesindeyim.  Umarım uluslararası diploması hemen devreye girer, sivil halklara fazla zarar vermeden kısa zamanda yeni sistem oluşturulur. Yeni sistemin Kürtler olmadan oluşamayacağını da öncelikle Halep-Şam-Musul ve diğer yerlere il plakaları dağıtan, ayakları havada, faşist ruhlu, Yeni Osmanlıcılar anlamışlardır sanırım. Kapsamlı Suriye tahlili gelecek yazımın konusu.
Ekleme Tarihi: 11 Aralık 2024 - Çarşamba
Nurettin Aslan

İran-Irak- Şimdi de Suriye mi?

Kürtler, yüzyıllar boyunca kendi iç dağınıklıkları, birbirlerinden bağımsız hayat sürmeleri, farklı coğrafik bölgelerde yaşamaları, komşu ve bağlı bulundukları ülke halkları ile sıkı bağları, aşiret kavgaları vb. nedenlerden dolayı, uluslararası arenada hak ettiklerini elde edememişler, ulus inşasını becerememişlerdir. Hani, İbn-i Haldun demiş ya; "coğrafya kaderdir" diye, belki de bulundukları coğrafyadır kendi aralarında anlaşamamaları, birlik oluştur (a)mamalarının nedeni. Kürtler, Tarihleri boyunca, komşu ülkeler arasında ‘tampon bölge’ olmuşlar. Her komşu ülke, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmıştır Kürtleri.

Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile Kürtler, Türkiye, İran, Irak ve Suriye Devletleri bünyesinde yaşamaya başlamışlardır. Ortadoğu’da oluşturulan Irak-Suriye-Ürdün devletlerinin sınırları da İngiliz ve Fransızlarca, harita üzerinden cetvelle çizilmiştir.

Fazla detaya girmeden, İran’da, 22 Ocak 1946’da kurulan Mahabad Kürt Cumhuriyeti; 11 Mart 1970’te Bağdat yönetimi ile Molla Mustafa Barzani arasında imzalanan Irak-Kürt Özerklik Anlaşması sonrası oluşan Irak Kürt Özerk Bölgesi hakkında bildiklerimi yazayım. Sonra da Suriye tahliline geçeyim. 

Umarım Suriye’de de tarih tekerrür etmez, Ortadoğu Coğrafyasına yeniden şekil verenler(!) kararlarını hakkaniyet ölçüleri içerisinde verirler.

Öncelikle, “Kürtler aynı anda, Doğuyla da Batıyla da ABD ile de Rusya ile de flört ediyorlar” söylemini açmakta yarar var.

Molla Mustafa Barzani’nin büyük oğlu, Mesut Barzani’nin ağabeyi, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin babası İdris Barzani’nin, uluslararası arenada Doğu ve Batı Blokları politika belirleyicilerinin, Kürt Politikasıyla ilgili eleştirilerine verdiği cevaba bakalım: “Ne doğudan ne de batıdan yanayız, karşılarında da değiliz. Ne sosyalist ne de kapitalistiz. Biz, zulüm altında dört parçaya bölünmüş mazlum bir halkız. Kim bize el uzatırsa o eli tutmak zorundayız. Uzatılan eli geri çevirme lüksümüz yok. Tek bir derdimiz var. Halkımızın özgürlüğü ve bağımsızlığı.”

İkinci Dünya Savaşı süreci İngiltere ve SSCB’nin işgali altında bulunan İran’da, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Mahabad ve civarında İran’lı Kürtler, kurdukları Komala (Komala Jiyani Kurdistan) örgütüyle, İran bünyesinde kalıp, içişlerinde özerk bir Kürdistan hedeflemişlerdir. Komala, kitleselleşmek için Şahlık Rejimi'nden zarar gören Kürt Aşiretlerini de bünyesine kattı. Katılanlardan biri de önemli bir Kürt ailesi mensubu Qazi Muhammed’dir.

Savaş sonrası, Otonom Azerbaycan Cumhuriyeti'yle birlikte, 22 Ocak 1946’da Sovyetlerin desteğiyle Mahabad Kürt Cumhuriyeti ilan edildi. Qazi Muhammed Cumhurbaşkanı oldu. Mayıs 1946’da İngiltere-İran-SSCB anlaşması sonrası, Sovyetler İran topraklarından çekildi. Sovyet desteği olmayınca, İran, Azerbaycan ve Mahabad’a saldırdı. 17 Aralık 1946’da Mahabad Cumhuriyeti ortadan kaldırıldı. Cumhuriyet ilanı sonrası, bir Sovyet Generalinin “kimse Kürtlere kendi hükümetlerini kurma izni vermedi. Kürtler, ancak Azerbaycan Özerk Cumhuriyetinin içinde kendilerini ifade edebilirler” sözü önemlidir! Devrimci bir siyasal örgütün yokluğu ve Sovyetlerin Azeri ve Kürtleri yarı yolda bırakmasıyla Cumhuriyet yok edildi. Qazi Muhammed idam edildi.

Yenilgi sonrası, Mahabad Cumhuriyeti Generallerinden Molla Mustafa Barzani, ABD’den siyasi mülteci olarak kabul edilmesini istemiş, talebinin kabul edilmemesi üzerine Türkiye ve Ermenistan sınırlarını takiben, 500 kişiyle Sovyetlere sığınmıştır. Barzani,1958 yılına kadar Sovyetlerde yaşadı. Irak’ta monarşinin yıkılması üzerine 1958 yılında Irak’a döndü. Abdulkerim Kasım liderliğindeki yeni Irak yönetimi, kalıcı olmak adına iç siyaset aktörleriyle uzlaşma aradı. Uzlaşılacak en önemli aktör de Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtler ve liderleri Barzani’ydi, uzlaştılar. Geçici Irak Anayasasına,” Araplar ve Kürtler, Irak vatanının ana unsurlarıdır” maddesini koydular. Kürtler ve Bağdat yönetimi arasında, 11 Mart 1970’te, 15 maddeden oluşan ve uygulaması 4 yılda olacak Özerklik Anlaşması imzalandı. Anlaşma ile Kürtçe resmi dil, Kürt bölgelerine atanacak memurların Kürtlerden oluşması, Kürtlerin nüfuslarına oranla merkezi yönetim yasama gücünü paylaşmaları gibi haklar sağlandı.

Ancak, 1975 öncesinden Irak ile sınır anlaşmazlıkları olan, çatışmalarda Kürtlere lojistik destek sağlayan İran, Bağdat’ın Kürtlerden kurtulmak adına kendilerine Cezayir’de yapılan bir toplantıda ödün vermesi üzerine, Kürtleri yalnız bıraktı. Bağdat, bütün gücüyle Kürtleri yok etme girişiminde bulundu, Özerklik Anlaşması rafa kalktı. İran’a baskı yaparak Kürtleri yalnızlaştıran ABD, 2003 tarihinde “kitle imha silahları üretiyor” gerekçesiyle, Irak Kürtlerinin de desteğini alarak, Irak’taki Saddam Rejimi'ni devirdi; süreç içerisinde Irak Kürt Bölgesi'nde Irak Bölgesel Kürt Yönetimi oluşturuldu.

Suriye’deki Baasçı Esad yönetimi, ülkenin kuzeyinde, Türkiye sınırının güneyindeki (Rojava Bölgesi) Kürtlere kimlik vermiyor, yok sayıyordu. Irak sonrası, Suriye’de de BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) projesini uygulamaya çalışan ABD, dünyanın çeşitli yerlerinden cihatçı terör artıklarını koruması altında Suriye’de topladı, IŞİD’i (Irak Şam İslam Devleti) kurdurdu. Kazın ayağı her zamanki gibi değildi. Suriye’deki laik unsurların başında gelen Kürtler IŞİD’e izin vermediler. IŞİD’i bölgelerinden süpürdüler, cihatçıların çoğunluğu soluğu İdlib’te aldılar. Sıkça isim değiştiren cihatçıların Suriye’deki yeni isimleri HTŞ.

8 Aralık 2024 itibariyle Suriye’de Esad yönetimi düşmüş bulunuyor. 

Kürtler, Suriye’nin kuzeydoğusunda, Suriye’nin yaklaşık yüzde 30’unu ABD’nin de desteğiyle kontrol ediyor.

Anlaşılan o ki; Suriye’de, üç ya da dört bölgeden oluşan federal bir yapı oluşacak.

Yeni Ortadoğu düzeninde, Suriye’de laik olan tek kesim Kürtler. Kürtlerin Suriye’deki kazanımları yok sayılamaz. HTŞ’nin, Afganistan’daki Taliban benzeri “kimsenin inancına, yaşam tarzına karışmayacağız” türü söylemlerine kuşkuyla bakılmalı.

Suriye’deki, Türkiye güdümünde, maaşları Türkiye tarafından ödenen ÖSO’cuların, Suriye geleceği için en büyük sorun olacağı düşüncesindeyim. 

Umarım uluslararası diploması hemen devreye girer, sivil halklara fazla zarar vermeden kısa zamanda yeni sistem oluşturulur.

Yeni sistemin Kürtler olmadan oluşamayacağını da öncelikle Halep-Şam-Musul ve diğer yerlere il plakaları dağıtan, ayakları havada, faşist ruhlu, Yeni Osmanlıcılar anlamışlardır sanırım.

Kapsamlı Suriye tahlili gelecek yazımın konusu.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.