Tuncer Bakırhan: Halklarımız kayyum değil, demokrasi istiyor

Siyaset 12.11.2024 - 17:26, Güncelleme: 12.11.2024 - 17:36
 

Tuncer Bakırhan: Halklarımız kayyum değil, demokrasi istiyor

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Eş Genel Başkan Bakırhan, sözlerine kayyumları eleştirerek başladığı grup toplantısında, "Halklarımız kayyum değil, demokrasi istiyor, kendi iradelerine saygı istiyor" dedi.  Bakırhan'ın sözlerinden öne çıkanlar şöyle: Geçen hafta yine kayyum atamalarıyla güne uyandık. Esenyurt’la başlayan, Batman, Halfeti ve Mardin’le devam eden bir irade gaspıyla yine karşı karşıya kaldık. Eş Genel Başkanımız ve milletvekillerimizle birlikte kayyum atanan kentlerimize aynı gün gittik. Çok garip tablolarla karşılaştık. Sizin de yabancısı olmadığınız ama daha da abartılmış tablolarla karşılaştık. Yine belediyelerin önüne bariyerler kurulmuştu, yine TOMA’lar ve kolluk güçleriyle belediyelerin etrafı çevrilmişti. Ancak bu gaspa karşı halkımız, halklarımız da sokaktaydı. “İrademizi geri istiyoruz, irademize kayyım atayamazsınız. Bu bir siyasi darbedir, kabul etmiyoruz” diyerek seslerini yükseltmeye devam ediyorlardı. Halklarımız kayyım değil demokrasi istiyor, kendi iradelerine saygı istiyor.  Dünyanın hiçbir yerinde denenmemiş, bu kadar iddialı söylüyorum, yüz bin delegenin oy kullandığı ve 3 bin aday adayının yarıştığı önseçimler yaptık. Basına ve kamuoyuna açık olan bu önseçimlerle belediye eş başkanlarını, belediye meclisi ve il genel meclisi adaylarını belirledik. Tam bir demokrasi şöleniydi. Aday belirleme siyasetini en demokratik ve en kapsayıcı şekilde uygulayan partinin adaylarına ne diyorlar? “Kandil belirlemiş”. Bunu artık vatandaşın vicdanına bırakıyorum. Bizim adaylarımızı halkımız, halklarımızı belirledi; adaylarımız halkımızın onayından geçti. Bizim adaylarımızı kişiler belirlemedi. Böyle yapmaya da devam edeceğiz. Onurlu halklarımızın oy kullanarak seçmiş olduğu belediye eş başkanlarımıza ve belediyelerimize kayyım atanmasına karşı bu demokratik siyaseti büyüterek devam edeceğiz.  Yetmiyor, bir de belediye eş başkalarımıza “ne idiği belirsiz” diyor. Emin olun bunlara cevap vermekten hicap duyuyor insan. Bizim idiğimiz belli, bak burada adalet barış, demokrasi isteyen insanlarız. Ne idiği belirsiz olanlar senin atamış olduğun kayyımlardır. Aç açıkta olan insanın hakkını yemektir; hırsızlık, yolsuzluk yapmaktır. Bizim defterimizde, bizim mücadelemizde asla böyle şeyler olmaz. Bu topraklarda barış, demokrasi, hak ve hakkaniyet mücadelesi veren bir geleneğiz biz. Ne idiği belirsiz insanlar arıyorsanız kendi etrafınıza, çevrenize bakın. Son dönem tartışmalarına birçok siyasetçi de girdi. En son Meclis Başkanı da açıklamalar yaptı. Sayın Kurtulmuş, “Bir eli silahta, bir eli sandıkta siyaset olmaz. Siyasetin sandıktan başka hiçbir yere el atmaması lazım” dedi. Emin olun ki benim elimde hiç silah olmadı. Hep siyaset yaptık. Hiçbir arkadaşımızın elinde silah olmadı. Biz siyaset yaptık. Zaten siyaseti demokratik zeminin çözüm adresi olarak gördüğümüz için sizin bu hakaretlerinize, zulmünüze ve işkencelerinize yıllardır dayanıyor ve siyaset yapıyoruz. Bu zemine inanmasaydık, bu kadar yoğun baskınız karşısında buralarda oturmazdık. Sayın Kurtulmuş o zaman size soruyorum: Peki, halkın iradesine atanan bu kayyumlara da bir çift sözünüz var mı? Halkın iradesini gasp eden bu kayyumcu anlayışa Meclis Başkanı olarak bir şey söyleyecek misiniz? Bir elde milli irade söylemi, diğer elde kayyumla demokrasiye darbe yapmak yan yana olur mu?  Milli irade ile demokrasiye darbe yan yana olmaz. Bu vesileyle, Meclis’te grubu bulunan bütün siyasi partileri ve Meclis Başkanını bir günlüğüne de olsa göreve davet ediyorum. Gelin Meclis’i toplayalım ve bu kayyum yasasını bir günde görüşerek çıkaralım. Demokrasi önünde engel olan bu yasayı ortadan kaldıralım ve halkın seçtiği yöneticilerin bir sonraki seçime kadar o kenti yönetmesinin önünü açalım. Bu konuda da sayın Meclis Başkanına büyük görevler düşüyor.  Ekonomi zaten bildiğimiz gibi, hiç anlatmaya gerek yok. Vatandaşın yaşadıkları ile bize çizilen tablo arasında bir uçurumun olduğunu sanırım bilmeyen yok. Kayyımın olduğu bir ülkede açlık ve yoksulluk olur, aşsızlık ve işsizlik olur. En son çok üzücü tabloya tanık olduk. Kayyım yerine keşke ülkeyle ilgilenseydiler, açlık yoksulluk çeken ailelerimizle ilgilenseydiler. İzmir’de 5 çocuk yanarak hayatını kaybetti. Babaları cezaevindeydi. Anneleri ise en büyüğü 5 yaşındaki çocuklarını doyurmak için iş arıyordu, para kazanmak için dışarıdaydı. Kayyumla böylesine ilgilenenler, İzmir’de yaşamını yitiren bu beş canımızın geleceğiyle ilgilenseydiler, böyle bir tabloyla karşı karşıya kalmazdık. Yine yakın zamanda 78 yaşında bir insanımız inşaattan düşerek yaşamını yitirdi. Türkiye siyasetinin gündemi bu değil. Türkiye siyaseti yoksulun ve emekçinin çektikleriyle ilgilenmiyor. Bu onları ilgilendirmiyor. Mehmet Şimşek’in ekonomi politikası Türkiye’yi uçuruma götürüyor ama Batmanlı Mehmet Şimşek dönüp kendi hükümetine, “Batman benim kentim, iyi yönetiliyordu. Yüzde 65 gibi en yüksek oyla kadın belediye eş başkanının seçildiği bir kente neden kayyum atıyorsunuz?” sorusunu sormadı. Bu soruyu sormayan, yanarak hayatını kaybeden 5 canın hesabını da tabii ki sormaz! İşte bu iktidar böyle bir iktidardır.  Biliyorsunuz asgari ücret tartışmaları var. Her asgari ücret tartışıldığında Merkez Bankası yetkilileri önümüzdeki dönem enflasyonun düşeceği yönünde kimi beyanlarda bulunuyorlar. Yine bir Merkez Bankası yetkilisi “Gelecekte enflasyonun düşmesini bekliyoruz” diyor. Yani ne diyor? Yani diyor ki asgari ücrete zammı tartışıyorsunuz, çok fazla vermeyin enflasyon düşecek, fazla zam yapmayın. Bunlar hem bizim açlığımızla doyuyorlar, yetmiyor bir de aklımızla dalga geçiyorlar. İnşallah 31 Mart’ta olduğu gibi, bizim aklımızla oynadığını düşünenlerin akıllarıyla önümüzdeki sandıkta nasıl oynacağımızı ortaya koyacağız. Merkez Bankası bugüne kadar 12 defa enflasyon tahmininde bulundu ama hiçbirini tutturamadı. 12 defa üst üste enflasyon tahmini tutturamayan Merkez Bankasının yetkilisi 13. defa enflasyonun düşebileceği konusunda beyanlarda bulunuyor. Bu enflasyon değerlendirmesi yapan yetkililer eğer 6’lı ganyan oynasaydı, bahis kuponu oynasaydı belki daha rahat tuttururlardı. Ancak enflasyonu bir defa bile tutturamadılar. Zaten bu TÜİK verileriyle tutturma şansları da yok. Dünyada ilk defa halkına, emekçilere, çalışana açlık teklif eden bir iktidarla karşı karşıyayız. Bize açlık teklif ediyorlar. Bize bir şey teklif etmiyorlar. Ancak biz sizin tahminlerinize güvenerek geleceğimizi heba etmeyeceğiz. Asgari ücret konusunda da partimizin tutumu nettir. Asgari ücretliler insanca yaşayabilecekleri bir ücret almalıdırlar. Asgari ücret en az 35 bin lira olmalıdır ve yılda iki kez güncellenerek artırılmalıdır. Onun için bu bütçe görüşmelerinde, DEM Parti olarak asgari cüret tartışmalarında, geçmişte olduğu gibi doğru bir yerde duracağız. Ezilen ve emekçilerin hakkını sonuna kadar arayacağımızı da belirtmek istiyorum.  1 Ekim’den beri Türkiye’de önemli tartışmalar yürüyor. Sayın Bahçeli’nin el uzatması ile başladı ve partimizin ortaya koyduğu güçlü çözüm iradesiyle toplumda bir umut oluştu. Bütün bu süreçte iktidar cephesinde ne yaşandığını anlatmaya çalışacağım. Sayın Erdoğan Bahçeli’nin açıklamalarından sonra uzun süre sessizliğini korudu. En son bu meseleyle ilgili yaptığı konuşmada da “Kürt kardeşim, senden bu eli samimiyetle sımsıkı tutmanı bekliyoruz” dedi ama bir hafta geçmeden Kürt halkının iradesine kayyım atadı. Kürtlere elimi sımsıkı tutun diyen Erdoğan kayyumlara sımsıkı tutunmaya çalıştı. Muhalefet cephesinde de bu son tartışmalara dönük çok kıymetli açıklamalar oldu. Sayın Özgür Özel, Sayın Babacan, Sayın Davutoğlu, Sayın Erbakan ve Sayın Karamollaoğlu meselenin çözümüne destek olacaklarını belirttiler. Bunlar önemlidir. Türkiye’de ilk defa henüz bir süreç olmasa da bu tartışmaların muhalefet cephesinden bu kadar güçlü bir karşılık bulmasını biz önemli buluyoruz. Aleviler ve kurumları da bizim ne yaşadığımızı iyi bildikleri için çözümün yanında olduklarını belirttiler. Emek ve demokrasi güçleri, bileşenlerimiz “Onurlu bir barış olacaksa biz de varız” dediler ve bu açıklamaları desteklediler. Tabii bu süreçte çözümsüzlük ve inkar siyasetine sarılanlar da oldu. En kolayını seçtiler, alacakları üç beş fazladan oyu Türkiye’nin demokratik geleceğinin önüne koydular. Adının anlamı eşitlik olanlar, söz konusu Kürtler olunca katliam ve soykırım çağrısı yapmaktan da geri durmadı. Değerli Türkiye halkları, işte tablo bu. Bir yandan çözüm isteyenler, diğer taraftan henüz kendi içerisinde netleşmemiş bir Cumhur İttifakı var. Bugün yine Sayın Bahçeli’nin grup konuşmasını dinledik. Birçok şey vardı ama özellikle bizi ilgilendiren boyutlara bakmak gerekiyor. “Günü değil geleceği kurtarmalıyız” dedi. Peki geçmişi inkar ederek geleceği nasıl kurtaracağız? Bunun cevabını bizler bilmiyoruz. Madem dönem, siyaset ve dünya değişiyor, o zaman en önce Sayın Bahçeli dilini değiştirsin. Geleceği zehirli bir dille kuramazsanız. Geçmişi inkar ederek geleceği inşa edemezsiniz. Ortak bir gelecekten bahsediyorsanız, tasfiye ve inkar politikalarından ve bizi tehdit etmekten vazgeçin. Bu vesileyle Sayın Bahçeli'ye seslenmek istiyorum. Geçen hafta yaptığınız grup toplantısında ikinci yüzyılın Türk ve Kürt yüzyılı olması gerektiğini söylediniz. Biz bu çerçeveyi önemli görüyoruz. Yıllarca birbirimize söylemediğimiz söz kalmadı ama bir türlü barışı konuşamadık, çözümü konuşamadık. Her hafta siz grup toplantısında kararınızın arkasında olduğunuzu söylüyorsunuz, biz de çözümden yana olduğumuzu belirtiyoruz. O zaman konuşmamızın önündeki engel nedir? Gelin bu kısır döngüden çıkalım.  DEM Parti olarak tehditlere ve yanlış uygulamalara boyun eğmeyiz. Ancak bu ülkenin çocukları, gençleri, anneleri için onurlu bir barış inşa edebileceksek, bu konuyla ilgili bize doğru atılacak her adıma en az iki adım atarak karşılık vereceğiz. Yaşadığımız yüzyıl kavgaların, tehditlerin, ret ve inkarın devam edeceği bir yüzyıl değildir. İkinci yüzyılın demokratik olması için; emekçilerin, ezilenlerin, Kürtlerin, Alevilerin demokratik haklarına kavuşması için partimiz üzerine düşen bütün görev ve sorumlulukları yerine getirecektir. 
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Eş Genel Başkan Bakırhan, sözlerine kayyumları eleştirerek başladığı grup toplantısında, "Halklarımız kayyum değil, demokrasi istiyor, kendi iradelerine saygı istiyor" dedi. 

Bakırhan'ın sözlerinden öne çıkanlar şöyle:

Geçen hafta yine kayyum atamalarıyla güne uyandık. Esenyurt’la başlayan, Batman, Halfeti ve Mardin’le devam eden bir irade gaspıyla yine karşı karşıya kaldık. Eş Genel Başkanımız ve milletvekillerimizle birlikte kayyum atanan kentlerimize aynı gün gittik. Çok garip tablolarla karşılaştık. Sizin de yabancısı olmadığınız ama daha da abartılmış tablolarla karşılaştık. Yine belediyelerin önüne bariyerler kurulmuştu, yine TOMA’lar ve kolluk güçleriyle belediyelerin etrafı çevrilmişti. Ancak bu gaspa karşı halkımız, halklarımız da sokaktaydı. “İrademizi geri istiyoruz, irademize kayyım atayamazsınız. Bu bir siyasi darbedir, kabul etmiyoruz” diyerek seslerini yükseltmeye devam ediyorlardı. Halklarımız kayyım değil demokrasi istiyor, kendi iradelerine saygı istiyor. 

Dünyanın hiçbir yerinde denenmemiş, bu kadar iddialı söylüyorum, yüz bin delegenin oy kullandığı ve 3 bin aday adayının yarıştığı önseçimler yaptık. Basına ve kamuoyuna açık olan bu önseçimlerle belediye eş başkanlarını, belediye meclisi ve il genel meclisi adaylarını belirledik. Tam bir demokrasi şöleniydi. Aday belirleme siyasetini en demokratik ve en kapsayıcı şekilde uygulayan partinin adaylarına ne diyorlar? “Kandil belirlemiş”. Bunu artık vatandaşın vicdanına bırakıyorum. Bizim adaylarımızı halkımız, halklarımızı belirledi; adaylarımız halkımızın onayından geçti. Bizim adaylarımızı kişiler belirlemedi. Böyle yapmaya da devam edeceğiz. Onurlu halklarımızın oy kullanarak seçmiş olduğu belediye eş başkanlarımıza ve belediyelerimize kayyım atanmasına karşı bu demokratik siyaseti büyüterek devam edeceğiz. 

Yetmiyor, bir de belediye eş başkalarımıza “ne idiği belirsiz” diyor. Emin olun bunlara cevap vermekten hicap duyuyor insan. Bizim idiğimiz belli, bak burada adalet barış, demokrasi isteyen insanlarız. Ne idiği belirsiz olanlar senin atamış olduğun kayyımlardır. Aç açıkta olan insanın hakkını yemektir; hırsızlık, yolsuzluk yapmaktır. Bizim defterimizde, bizim mücadelemizde asla böyle şeyler olmaz. Bu topraklarda barış, demokrasi, hak ve hakkaniyet mücadelesi veren bir geleneğiz biz. Ne idiği belirsiz insanlar arıyorsanız kendi etrafınıza, çevrenize bakın.

Son dönem tartışmalarına birçok siyasetçi de girdi. En son Meclis Başkanı da açıklamalar yaptı. Sayın Kurtulmuş, “Bir eli silahta, bir eli sandıkta siyaset olmaz. Siyasetin sandıktan başka hiçbir yere el atmaması lazım” dedi. Emin olun ki benim elimde hiç silah olmadı. Hep siyaset yaptık. Hiçbir arkadaşımızın elinde silah olmadı. Biz siyaset yaptık. Zaten siyaseti demokratik zeminin çözüm adresi olarak gördüğümüz için sizin bu hakaretlerinize, zulmünüze ve işkencelerinize yıllardır dayanıyor ve siyaset yapıyoruz. Bu zemine inanmasaydık, bu kadar yoğun baskınız karşısında buralarda oturmazdık. Sayın Kurtulmuş o zaman size soruyorum: Peki, halkın iradesine atanan bu kayyumlara da bir çift sözünüz var mı? Halkın iradesini gasp eden bu kayyumcu anlayışa Meclis Başkanı olarak bir şey söyleyecek misiniz? Bir elde milli irade söylemi, diğer elde kayyumla demokrasiye darbe yapmak yan yana olur mu? 

Milli irade ile demokrasiye darbe yan yana olmaz. Bu vesileyle, Meclis’te grubu bulunan bütün siyasi partileri ve Meclis Başkanını bir günlüğüne de olsa göreve davet ediyorum. Gelin Meclis’i toplayalım ve bu kayyum yasasını bir günde görüşerek çıkaralım. Demokrasi önünde engel olan bu yasayı ortadan kaldıralım ve halkın seçtiği yöneticilerin bir sonraki seçime kadar o kenti yönetmesinin önünü açalım. Bu konuda da sayın Meclis Başkanına büyük görevler düşüyor. 

Ekonomi zaten bildiğimiz gibi, hiç anlatmaya gerek yok. Vatandaşın yaşadıkları ile bize çizilen tablo arasında bir uçurumun olduğunu sanırım bilmeyen yok. Kayyımın olduğu bir ülkede açlık ve yoksulluk olur, aşsızlık ve işsizlik olur. En son çok üzücü tabloya tanık olduk. Kayyım yerine keşke ülkeyle ilgilenseydiler, açlık yoksulluk çeken ailelerimizle ilgilenseydiler. İzmir’de 5 çocuk yanarak hayatını kaybetti. Babaları cezaevindeydi. Anneleri ise en büyüğü 5 yaşındaki çocuklarını doyurmak için iş arıyordu, para kazanmak için dışarıdaydı. Kayyumla böylesine ilgilenenler, İzmir’de yaşamını yitiren bu beş canımızın geleceğiyle ilgilenseydiler, böyle bir tabloyla karşı karşıya kalmazdık. Yine yakın zamanda 78 yaşında bir insanımız inşaattan düşerek yaşamını yitirdi. Türkiye siyasetinin gündemi bu değil. Türkiye siyaseti yoksulun ve emekçinin çektikleriyle ilgilenmiyor. Bu onları ilgilendirmiyor. Mehmet Şimşek’in ekonomi politikası Türkiye’yi uçuruma götürüyor ama Batmanlı Mehmet Şimşek dönüp kendi hükümetine, “Batman benim kentim, iyi yönetiliyordu. Yüzde 65 gibi en yüksek oyla kadın belediye eş başkanının seçildiği bir kente neden kayyum atıyorsunuz?” sorusunu sormadı. Bu soruyu sormayan, yanarak hayatını kaybeden 5 canın hesabını da tabii ki sormaz! İşte bu iktidar böyle bir iktidardır. 

Biliyorsunuz asgari ücret tartışmaları var. Her asgari ücret tartışıldığında Merkez Bankası yetkilileri önümüzdeki dönem enflasyonun düşeceği yönünde kimi beyanlarda bulunuyorlar. Yine bir Merkez Bankası yetkilisi “Gelecekte enflasyonun düşmesini bekliyoruz” diyor. Yani ne diyor? Yani diyor ki asgari ücrete zammı tartışıyorsunuz, çok fazla vermeyin enflasyon düşecek, fazla zam yapmayın. Bunlar hem bizim açlığımızla doyuyorlar, yetmiyor bir de aklımızla dalga geçiyorlar. İnşallah 31 Mart’ta olduğu gibi, bizim aklımızla oynadığını düşünenlerin akıllarıyla önümüzdeki sandıkta nasıl oynacağımızı ortaya koyacağız. Merkez Bankası bugüne kadar 12 defa enflasyon tahmininde bulundu ama hiçbirini tutturamadı. 12 defa üst üste enflasyon tahmini tutturamayan Merkez Bankasının yetkilisi 13. defa enflasyonun düşebileceği konusunda beyanlarda bulunuyor. Bu enflasyon değerlendirmesi yapan yetkililer eğer 6’lı ganyan oynasaydı, bahis kuponu oynasaydı belki daha rahat tuttururlardı. Ancak enflasyonu bir defa bile tutturamadılar. Zaten bu TÜİK verileriyle tutturma şansları da yok.

Dünyada ilk defa halkına, emekçilere, çalışana açlık teklif eden bir iktidarla karşı karşıyayız. Bize açlık teklif ediyorlar. Bize bir şey teklif etmiyorlar. Ancak biz sizin tahminlerinize güvenerek geleceğimizi heba etmeyeceğiz. Asgari ücret konusunda da partimizin tutumu nettir. Asgari ücretliler insanca yaşayabilecekleri bir ücret almalıdırlar. Asgari ücret en az 35 bin lira olmalıdır ve yılda iki kez güncellenerek artırılmalıdır. Onun için bu bütçe görüşmelerinde, DEM Parti olarak asgari cüret tartışmalarında, geçmişte olduğu gibi doğru bir yerde duracağız. Ezilen ve emekçilerin hakkını sonuna kadar arayacağımızı da belirtmek istiyorum. 

1 Ekim’den beri Türkiye’de önemli tartışmalar yürüyor. Sayın Bahçeli’nin el uzatması ile başladı ve partimizin ortaya koyduğu güçlü çözüm iradesiyle toplumda bir umut oluştu. Bütün bu süreçte iktidar cephesinde ne yaşandığını anlatmaya çalışacağım. Sayın Erdoğan Bahçeli’nin açıklamalarından sonra uzun süre sessizliğini korudu. En son bu meseleyle ilgili yaptığı konuşmada da “Kürt kardeşim, senden bu eli samimiyetle sımsıkı tutmanı bekliyoruz” dedi ama bir hafta geçmeden Kürt halkının iradesine kayyım atadı. Kürtlere elimi sımsıkı tutun diyen Erdoğan kayyumlara sımsıkı tutunmaya çalıştı.

Muhalefet cephesinde de bu son tartışmalara dönük çok kıymetli açıklamalar oldu. Sayın Özgür Özel, Sayın Babacan, Sayın Davutoğlu, Sayın Erbakan ve Sayın Karamollaoğlu meselenin çözümüne destek olacaklarını belirttiler. Bunlar önemlidir. Türkiye’de ilk defa henüz bir süreç olmasa da bu tartışmaların muhalefet cephesinden bu kadar güçlü bir karşılık bulmasını biz önemli buluyoruz. Aleviler ve kurumları da bizim ne yaşadığımızı iyi bildikleri için çözümün yanında olduklarını belirttiler. Emek ve demokrasi güçleri, bileşenlerimiz “Onurlu bir barış olacaksa biz de varız” dediler ve bu açıklamaları desteklediler. Tabii bu süreçte çözümsüzlük ve inkar siyasetine sarılanlar da oldu. En kolayını seçtiler, alacakları üç beş fazladan oyu Türkiye’nin demokratik geleceğinin önüne koydular. Adının anlamı eşitlik olanlar, söz konusu Kürtler olunca katliam ve soykırım çağrısı yapmaktan da geri durmadı. Değerli Türkiye halkları, işte tablo bu. Bir yandan çözüm isteyenler, diğer taraftan henüz kendi içerisinde netleşmemiş bir Cumhur İttifakı var.

Bugün yine Sayın Bahçeli’nin grup konuşmasını dinledik. Birçok şey vardı ama özellikle bizi ilgilendiren boyutlara bakmak gerekiyor. “Günü değil geleceği kurtarmalıyız” dedi. Peki geçmişi inkar ederek geleceği nasıl kurtaracağız? Bunun cevabını bizler bilmiyoruz. Madem dönem, siyaset ve dünya değişiyor, o zaman en önce Sayın Bahçeli dilini değiştirsin. Geleceği zehirli bir dille kuramazsanız. Geçmişi inkar ederek geleceği inşa edemezsiniz. Ortak bir gelecekten bahsediyorsanız, tasfiye ve inkar politikalarından ve bizi tehdit etmekten vazgeçin.

Bu vesileyle Sayın Bahçeli'ye seslenmek istiyorum. Geçen hafta yaptığınız grup toplantısında ikinci yüzyılın Türk ve Kürt yüzyılı olması gerektiğini söylediniz. Biz bu çerçeveyi önemli görüyoruz. Yıllarca birbirimize söylemediğimiz söz kalmadı ama bir türlü barışı konuşamadık, çözümü konuşamadık. Her hafta siz grup toplantısında kararınızın arkasında olduğunuzu söylüyorsunuz, biz de çözümden yana olduğumuzu belirtiyoruz. O zaman konuşmamızın önündeki engel nedir? Gelin bu kısır döngüden çıkalım. 

DEM Parti olarak tehditlere ve yanlış uygulamalara boyun eğmeyiz. Ancak bu ülkenin çocukları, gençleri, anneleri için onurlu bir barış inşa edebileceksek, bu konuyla ilgili bize doğru atılacak her adıma en az iki adım atarak karşılık vereceğiz. Yaşadığımız yüzyıl kavgaların, tehditlerin, ret ve inkarın devam edeceği bir yüzyıl değildir. İkinci yüzyılın demokratik olması için; emekçilerin, ezilenlerin, Kürtlerin, Alevilerin demokratik haklarına kavuşması için partimiz üzerine düşen bütün görev ve sorumlulukları yerine getirecektir. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve politikajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.