Özgür Özel: Elimizi Esenyurt’tan çekmemekte kararlıyız

Siyaset 02.11.2024 - 16:54, Güncelleme: 02.11.2024 - 16:54
 

Özgür Özel: Elimizi Esenyurt’tan çekmemekte kararlıyız

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Grubu Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nda konuştu.
Özel konuşmasında, "Kimse unutmasın ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak grubuyla, yöneticileriyle, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla, önceki genel başkanlarıyla, 1 milyon 600 bin üyesiyle biriz, bütünüz, hep birlikteyiz ve Türkiye için ayaktayız” diyerek  birlik ve beraberlik mesajı verdi. CHP Genel Başkanı Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle: ELİMİZİ ESENYURT’TAN ÇEKMEMEKTE KARARLIYIZ Milletvekillerimizle üç gündür İstanbul’dayız. Bugün çalışmaya devam ediyoruz, yarın Parti Meclisimiz, partimizin en yüksek karar organına önerilerimizi sunmak, grubumuzun kararlılığın ifade etmek üzere bugün bir kez daha kapalı grupta çok kıymetli önerileri, tartışmaları gerçekleştireceğiz. Esenyurt’tan, Esenyurt halkının seçme iradesine yapılan darbeyi püskürtene kadar ve İstanbul’un, Türkiye’nin seçme iradesine uzatılmaya niyetlenilen o eli boş döndürene kadar, hep birlikte elimizi Esenyurt’un üzerinden çekmeme noktasında sonuna kadar kararlıyız. DEVLET AHMET ÖZER’E TEMİZ KAĞIDI VERDİ Ülke olarak demokratik standartların, hukuk devleti ilkelerinin ayaklar altına alındığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’nin en büyük ilçesinin belediye başkanı bundan yedi ay önce, sekiz ay önce devlete başvurdu ve dedi ki, ‘Esenyurt‘ta partimden aday olmak istiyorum.’ Esenyurtlular yaklaşan seçimlerden dolayı yerleşik kamu düzeni içinde devlete sordular, ‘Bu kente bir belediye başkanı seçmek istiyorum, hangi adaylar uygundur, hangisine oy verebilirim? İçinde, geçmişinde kirlilik, hatalar, suçlar ve seçmeme engel sorunlar olan varsa hukuk devletiyiz aman ha karşıma çıkarma.’ Devlet Ahmet Özer’e temiz kağıdı verdi. Dedi ki, ‘An itibari ile belediye başkanı olabilecek durumdasın. Bu talebin devlet katında ve hukuk devleti zemininde meşrudur.’ Esenyurtlulara dedi ki, ‘Bu adaylardan birini seçebilirsin. Pusulayı basıyorum, önüne koyuyorum. Bunlar herhangi biri, sen kimi tercih edersen bu pusuladakiler aday olabilirler, bunların örneğin terörist olmadıklarını ben kefilim’ dedi devlet. Pusulayı bastı, yolladı. Esenyurtlularda her iki kişiden biri, Prof. Dr. Ahmet Özer’i, 40 yıllık bilim insanı, akademisyen, kanaat önderi, söylediği sözün Esenyurt‘ta, Mersin’de, Türkiye’de büyük önemi olan Ahmet Özer’i seçmeyi tercih ettiler. HER BİRİMİZ KENT SUÇLARI MÜZESİNİ GEZİYORUZ HER GÜN Ahmet Özer’in yerine Sayın Erdoğan’ın gösterdiği aday onun neredeyse yarısı kadar oy aldı. Esenyurtlular dedi ki, ‘Esenyurt’u kimin yöneteceğini ben karar vereceğim ve kararım budur.’ Bu karara şimdi reaksiyon gösterenlerin şöyle bir reaksiyon göstermesi gerekiyor. ‘Biz nerede hata yaptık? Biz 2004 ile 2019 arası bu kenti yönettik. 2019’da hayır artık siz yönetmeyeceksiniz diyen, görevi CHP’ye verenler, 2024’te de CHP’den bir belediye başkanına daha görev verdiler. Dönüp bize vermediler. Biz bu kente ne yaptık da gönüllerden düştük’ diye düşünmeleri gerekiyor. SİİRT ÜÇLEMESİ, ERDOĞAN, AK PARTİ’NİN DEMOKRASİ ANLAYIŞI BUDUR Bakın bir üçleme var Türkiye siyasetinde, Siirt üçlemesi. Tayyip Erdoğan bu şehri yönetirken pek de böyle bu şehirde bolca yurt dışı geziler yapıyorken, Siirt’e gitmişken Siirt meydanda bir şiir okudu. Okuduğu şiirden dolayı kendisine dava açıldı ve o şiirden dolayı siyasi yasaklı haline geldi. Cumhuriyet Halk Partisi seçimlerde, seçimlere girme hakkı olmayan ve o dönem haksızca ve seçmeni tahrik edercesine birileri tarafından, ‘Muhtar bile olamaz’ denilen kişinin partisi seçimleri kazanınca ve o kişi parlamento dışında olunca Cumhuriyet Halk Partisi, ‘Böyle olmaz’ demiştir. ‘Bir ülkeyi kimin yöneteceğine yargıçlar değil millet karar verir’ demiştir. Erdoğan’ın yasağını kaldıracak, onu yeniden milletvekili ve sonrasında başbakan olabileceği anayasa değişikliğini önermiş, birlikte bunu gerçekleştirmiş ve Erdoğan, partisi birinci olduğu halde seçilemeyen Erdoğan, artık seçilebilir statüde olduğu için ona alan açmak için Erdoğan’la birlikte Siirt’teki milletvekillerini istifa ettirmiş, ne tesadüftür ki o şiirin okunduğu Siirt’te yapılan ara seçimlerde Erdoğan milletvekili ve başbakan olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi o günkü yöneticileri halen daha bazılarının çok eleştirdiği kararlara, ‘Millet birini seçtiyse kararı millet verir, hakimler veremez, hakimler ülkeyi kimin yöneteceğine ilişkin ön kesemezler’ kararlılığıyla, Siirt üzerinden Erdoğan’ın başbakanlığına geçmesini sağlamıştır. Siirt’in üçlemesi şudur, o Erdoğan Siirt’te yasaklı olan, Siirt’ten önüne parlamentoya girme yolu açılan Erdoğan, Siirtlilerin 2019’da yüzde 70 oyla seçtikleri belediyesine kayyum atamıştır. Siirt üçlemesi budur. Erdoğan budur, AK Parti’nin demokrasi anlayışı budur. DERGİ, TASLAK, KİTAPTAN TUTUKLAMA GEREKÇESİ ÜRETİYORLAR Aynı anda belediyenin kapısında, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ yazıyor. O ‘terörist’ dediğiniz Ahmet Özer gelip o yazıyı sökmedi ama siz aldığınız belediyelerde o yazıları sökenlersiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin belediyesine koçbaşı ile girenler, balyozla girenler, çağırsan evi belli, yeri belli, yurdu belli, belediyenin o kapısının anahtarının bekçisi belli. Beklesen sabah onlarla bir girsen? Aceleyle giriyor. Yine de yetişiyoruz, yine de belediye başkan yardımcımız avukat kimliğini gösteriyor. ‘Belediyede arama yapılırken odasında ben olmalıyım’ diyor, ‘Avukatıyım’ diyor, evine arama yapılırken avukatlar bırakın eve, apartmana, sokağa sokulmuyor. Ve orada bulduklarını iddia ettikleri bir dergi, bir taslak, kitap, bir bilmem neden tutuklama gerekçesi üretiyorlar. Vallahi Fetullah Gülen hayatta olsa gelir omzunuzdan öper. ‘Bu kadarını biz bile yapmamıştık. BU MUAMELEYİ AYNEN SİZE YAPARSAK HEPİNİZ TERÖRİST OLURSUNUZ Bu yüzden bir büyük organize planlı kötülüğün içinde bulunanları en net şekilde izliyoruz. O yüzden telaşları. Söylediğimiz sözlere verdikleri alerjik reaksiyonlar, o yüzden. Ne demişiz? Demin Ekrem Başkan bir kısmını tekrar etti. Dediğim şu bana açtığı dava, 10 yıldır takip ediyoruz altı ay önce temiz kağıdı veriyoruz 10 yıldır takip ediyoruz on yıl öncesinden teröristlerle irtibat vurguları, belgeleri. Dediğim şu, ‘Kardeşim 10 yıl geride terörist arayacak olursan AK Parti’de grup kuracak milletvekili kalmaz, sayıları 20’nin altına düşer. On yıl önce Fetullah Gülen‘e terörist diyen var mıydı? Ya da o örgütün içinden 2016’dan sonra yargı süreçlerinin sonunda terör örgütü üyesi olmaktan ceza alanlarla bir telefon görüşmesi yapan desen bir dön bak bakalım kaç tane AK Partili kalıyor? Benim dediğim şu değil. Ben ‘AK Partililerin hepsi teröristtir’ demiyorum. Diyorum ki ‘Bu muameleyi aynen size yaparsak hepiniz terörist olursunuz’ diyorum. AK Partililere, bakanlarına, İçişleri Bakanı’na, Adalet Bakanı’na ve yöneticilerine AK Parti üyelerine terörist diyen AK Parti’nin terörist tanımıdır. Ben ne bakanlara ne AK Parti üyelerine terörist demeyi kendimde bu hakkı yetkiyi görmem. Bu yetki, hukuk devletlerinde yargılamanın sonunda kesinleşen kararla olur. Ama bugün gözaltına aldıkları Ahmet Özer’e kayyum atadıkları yazının ilk paragrafında ‘PKK terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklanan’ diye yazıyor. Yahu iddiasıyla diyeceksin iddiasıyla. SIRTINI SIVAZLADIĞIN ZEKERİYA ÖZ, SENİ YARGILAMAK İÇİN BEKLİYORDU Bir hatırlatma yapayım. Sayın Erdoğan sen oraya daha önce İlker Başbuğ’u koydun. Sen oraya daha önce Barış Terkoğlu‘nu koydun, Barış Pehlivan‘ı koydun. Murat Ağırel’i koydun. Murat Sabuncu‘yu koydun, Merdan Yanardağ’ı koydun, Tuncay Özkan’ı koydun Mehmet Haberal’ı koydun. Sen orada Osman Kavala’yı AİHM kararına rağmen tutuyorsun. Sen orada Can Atalay’ı Anayasa Mahkemesi kararına rağmen tutuyorsun. Sen orada Tayfun Kahraman’ı Silivri’de tüm hukuki şartlara rağmen tutuyorsun. Sen Tayfun Kahraman’ı kanunlara aykırı, Anayasaya aykırı orada tutuyorsun. Ve şimdi Silivri Cezaevine Ahmet Özer‘i koymakla bir algı yaratacağını sanıyorsun. Sanıyorsun ki sen onu oraya koyunca biz sineceğiz. Teslim olacağız. Millet inanacak. Millet senin geçmişte İlker Başbuğ‘a ‘Terör örgütü başı’ dediniz siz. Aynı ekipteydiniz. Birlikteydiniz. O zamanlar senin sırtını sıvazladığın, başını okşadığın, zırhlı Mercedesle yolladığın Zekeriya Öz, darbe günü seni tutmak, seni tevkif etmek, seni yargılamak için heyecanla bekliyordu. Sıçan gibi kaçtı. ŞİMDİ BAŞKA BİR ZEKERİYA ÖZ BULMUŞSUN Şimdi aynı yöntemlerle aynı cezaevine İlker Başbuğ’u terörist diye koyduğun cezaevine, bir belediye başkanını koydurmak için bir başka Zekeriya Öz bulmuşsun. Onun sırtını sıvazlıyorsun, başını okşuyorsun, ona talimat veriyorsun. Akın Gürlek dediğin seyyar giyotinin senin, Akın Gürlek. Sen Akın Gürlek’e adalet yönünden görev verdin yaptı. Enis Berberoğlu’nun boynunu vuran giyotin odur. Onun şahsında adaleti kesen, adaleti yok eden, adaletin boynunu kesen Akın Gürlek. Canan Kaftancıoğlu’na siyasi yasağı getiren Akın Gürlek. Sözcü gazetesi davasına yolladığın Akın Gürlek. Hrant Dink davası Akın Gürlek. Sırrı Süreyya kararı Akın Gürlek. Her biri neredeyse başka mahkemede. Seyyar giyotin. Kullanışlı aparat. Nereye taşırsan orada adaleti katletmeye hazır. Bir ara bumerang gibiydi, atıyorsun atıyorsun geri geliyor. Daha doğrusu Tayyip Erdoğan birine bir şey atıyor kafasına, Akın Gürlek gidiyor o attığını geri getiriyor. ‘Aferin Akın’ bir de buraya atıyor. Şimdi yoyo oynuyor onunla, bumerangı bıraktı yoyo. Ankara, İstanbul. ‘Ankara’da lazımsın, siyasetçi oldun, gel Akın’, ‘Haydi İstanbul’a koş, katliam yapacaksın Akın’. Meselenin özü bu. Anlatmaya çalıştığımız mesele bu. Öyle bir ilçede bir bilmem ne falan değil. O yüzden Ergenekon, Balyoz, askeri casuslukta bu partinin o zamanlar milletvekili olan şimdiki genel başkanı ‘Balyoz Kumpası’ diye kitap yazıyordu arkadaşlarıyla birlikte, Veli Ağbaba ile birlikte, Nurettin Demir ile Muharrem Işık ile birlikte. MİLLİ ORDUYA KUMPAS KURMUŞLAR, BİR-LİK-TEY-Dİ-NİZ Siz ‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ diye bağırıyordunuz, üstümüze yürüyordunuz. ‘Terörist savunucuları, terör örgütü mensupları’ diyordunuz. ‘Darbeciler mi savunuyorsun’ diyordunuz. 15 Temmuz’da veya 17-25 Aralık‘ta gördünüz ne olduklarını. Milli Ordu’ya kumpas kurmuşlar. Vallahi bir Balyoz Kumpası dediğimize Milli Ordu’ya kitabım var üzerinde ISBN numarası var. Kütüphaneden nüshası var Balyoz Kumpası’nın. Biz o kitabı yazdığımızda bize ‘darbecileri savunanlar’ diyenler telif hakkı ödemeden, siyasi çıkış buluyorlar. Milli Ordu’ya kumpas kurmuşlar. Bir-lik-tey-di-niz. Bugün aynı yöntemlerle yapıyorsunuz bunu. O yüzden şimdi oradan edindikleri yetkinlik, tecrübeyle o günkü yol arkadaşlarından ayrı, onların bir kısmı firarda, cenazede, maskeli gözlükle taziyede. Bir kısmı Ankara’da veya İstanbul’da cezaevlerinde yatıyorlar. Anayasal düzeni ayaklar altına almak, darbeye kalkışmak suçundan. Ama birileri de anayasal düzeni ayaklar altına almaya devam ediyor. Üç tane tuzak kurdular. Birinci tuzak, Meclis Başkanı eliyle, 31 Mart seçimlerinden hemen sonra ‘Yeni bir Anayasa yapalım’. Dedim ‘Her doğana mı yapacağız geçen seferki gibi Erdoğan’a mı yapacağız. Kişiye yapılan Anayasa olmaz. Anayasa’ya uymayanla Anayasa yapılmaz’ dedik. Gitti. MİLLETİN GERÇEK GÜNDEMİNİ KONUŞMAYA AND OLSUN Bakın bu tartışmaların hepsini milletimize ifade ediyorum. Sis etkisi var. Bunlar makro ve ‘Yahu şimdi sen onları bırak’. Bırak dediği yoksulluğu konuşmak. Bırak dediği enflasyon. Bırak dediği hayat pahalılığı. Bırak dediği çocuğunun güvencesizliği. Bırak dediği okuldaki pis tuvaletler, hijyenik olmayan ortam, kötü eğitim, güvencesiz hayat, ölen kadınlar, ölen bebekler, kuvözde katledilen bebekler. ‘Bırak onları’ diyor. ‘İsrail saldıracak. Bırak onları. Abdullah Öcalan gelsin, Meclis’ten DEM kürsüsünden’, -DEM kürsüsü diye vurduğu kürsü kendi konuştuğu kürsü. Bir saat arayla kullanıyorlar- ‘Bu kürsüden gelsin konuşsun’ diyor. Mesele en başta sis etkisidir. ‘Bırakın şimdi onu konuşmayın’ demektir. O yüzden en önemli kararlılığımız, hiçbir gündemi ıskalamadan, hiçbir oyuna gelmeden, kimseyi yalnız bırakmadan, Esenyurt‘tan da elimizi çekmeden, suni gündemlere teslim olmadan bu milletin gerçek gündemini konuşmaya and olsun arkadaşlar. Ama onu yaparken de işlevsizleşmeden, bayağılaşmadan ‘Yahu belediyelerine kayyum atmışlar, yeterli tepkiyi de göstermiyorlar’ da dedirtmeden. İki dengeyi birlikte kurarak, büyük hesabı görerek adım atmak durumundayız. TÜRKİYE İÇİN AYAKTAYIZ Bu grup Esenyurt’tan elini çekmeyecek. Bu parti Esenyurt‘tan elini çekmeyecek. Bu ülkenin gündeminden Esenyurt düşmeyecek ama bir gerçek var ki, sadece Esenyurt gündemi ile yaratmaya çalıştıkları gündeme hapsolup konuşmayın dediklerini konuşmaktan da geri kalmayacağız. Burada görevliler, Esenyurt’u gündemde tutacak, meclistekiler hakkını savunmak zorunda olduklarımızın bütçe hakkını, başlayan bütçe maratonunda gündüz gece, en doğru cümlelerle, en doğru önerilerle ifşa ederek, yüzlerine vurarak, emekliye bulamadıkları 66 milyar, asgari ücret kadar emekli maaşı olsun, ‘33 verdik, 12 bin yeter. ‘17 bin yap. Nerede 66 milyar? Gitmiş orada zengin müteahhitlerin 660 milyar ödemesi gerektiği vergiden vazgeçiyor. İfşa ederek, yüzlerine vurarak mücadele edecekler, meydanda olacağız, alanda olacağız, sokakta olacağız. Bir büyük mücadeleyi hep beraber vereceğiz. Çünkü kimse unutmasın ki ne kadar kötü de olsa gidişat, ne kadar bunaltsa da hepimizi, ne kadar kötümserliğimizden onlar kendilerine umut vaat etseler de biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak grubuyla, yöneticileriyle, milletvekilleri ile, belediye başkanlarıyla, önceki genel başkanlarıyla, 1 milyon 600 bin üyesiyle biriz, bütünüz, hep birlikteyiz ve Türkiye için ayaktayız.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Grubu Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nda konuştu.

Özel konuşmasında, "Kimse unutmasın ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak grubuyla, yöneticileriyle, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla, önceki genel başkanlarıyla, 1 milyon 600 bin üyesiyle biriz, bütünüz, hep birlikteyiz ve Türkiye için ayaktayız” diyerek  birlik ve beraberlik mesajı verdi.

CHP Genel Başkanı Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

ELİMİZİ ESENYURT’TAN ÇEKMEMEKTE KARARLIYIZ

Milletvekillerimizle üç gündür İstanbul’dayız. Bugün çalışmaya devam ediyoruz, yarın Parti Meclisimiz, partimizin en yüksek karar organına önerilerimizi sunmak, grubumuzun kararlılığın ifade etmek üzere bugün bir kez daha kapalı grupta çok kıymetli önerileri, tartışmaları gerçekleştireceğiz. Esenyurt’tan, Esenyurt halkının seçme iradesine yapılan darbeyi püskürtene kadar ve İstanbul’un, Türkiye’nin seçme iradesine uzatılmaya niyetlenilen o eli boş döndürene kadar, hep birlikte elimizi Esenyurt’un üzerinden çekmeme noktasında sonuna kadar kararlıyız.

DEVLET AHMET ÖZER’E TEMİZ KAĞIDI VERDİ

Ülke olarak demokratik standartların, hukuk devleti ilkelerinin ayaklar altına alındığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’nin en büyük ilçesinin belediye başkanı bundan yedi ay önce, sekiz ay önce devlete başvurdu ve dedi ki, ‘Esenyurt‘ta partimden aday olmak istiyorum.’ Esenyurtlular yaklaşan seçimlerden dolayı yerleşik kamu düzeni içinde devlete sordular, ‘Bu kente bir belediye başkanı seçmek istiyorum, hangi adaylar uygundur, hangisine oy verebilirim? İçinde, geçmişinde kirlilik, hatalar, suçlar ve seçmeme engel sorunlar olan varsa hukuk devletiyiz aman ha karşıma çıkarma.’ Devlet Ahmet Özer’e temiz kağıdı verdi. Dedi ki, ‘An itibari ile belediye başkanı olabilecek durumdasın. Bu talebin devlet katında ve hukuk devleti zemininde meşrudur.’ Esenyurtlulara dedi ki, ‘Bu adaylardan birini seçebilirsin. Pusulayı basıyorum, önüne koyuyorum. Bunlar herhangi biri, sen kimi tercih edersen bu pusuladakiler aday olabilirler, bunların örneğin terörist olmadıklarını ben kefilim’ dedi devlet. Pusulayı bastı, yolladı. Esenyurtlularda her iki kişiden biri, Prof. Dr. Ahmet Özer’i, 40 yıllık bilim insanı, akademisyen, kanaat önderi, söylediği sözün Esenyurt‘ta, Mersin’de, Türkiye’de büyük önemi olan Ahmet Özer’i seçmeyi tercih ettiler.

HER BİRİMİZ KENT SUÇLARI MÜZESİNİ GEZİYORUZ HER GÜN

Ahmet Özer’in yerine Sayın Erdoğan’ın gösterdiği aday onun neredeyse yarısı kadar oy aldı. Esenyurtlular dedi ki, ‘Esenyurt’u kimin yöneteceğini ben karar vereceğim ve kararım budur.’ Bu karara şimdi reaksiyon gösterenlerin şöyle bir reaksiyon göstermesi gerekiyor. ‘Biz nerede hata yaptık? Biz 2004 ile 2019 arası bu kenti yönettik. 2019’da hayır artık siz yönetmeyeceksiniz diyen, görevi CHP’ye verenler, 2024’te de CHP’den bir belediye başkanına daha görev verdiler. Dönüp bize vermediler. Biz bu kente ne yaptık da gönüllerden düştük’ diye düşünmeleri gerekiyor.

SİİRT ÜÇLEMESİ, ERDOĞAN, AK PARTİ’NİN DEMOKRASİ ANLAYIŞI BUDUR

Bakın bir üçleme var Türkiye siyasetinde, Siirt üçlemesi. Tayyip Erdoğan bu şehri yönetirken pek de böyle bu şehirde bolca yurt dışı geziler yapıyorken, Siirt’e gitmişken Siirt meydanda bir şiir okudu. Okuduğu şiirden dolayı kendisine dava açıldı ve o şiirden dolayı siyasi yasaklı haline geldi. Cumhuriyet Halk Partisi seçimlerde, seçimlere girme hakkı olmayan ve o dönem haksızca ve seçmeni tahrik edercesine birileri tarafından, ‘Muhtar bile olamaz’ denilen kişinin partisi seçimleri kazanınca ve o kişi parlamento dışında olunca Cumhuriyet Halk Partisi, ‘Böyle olmaz’ demiştir. ‘Bir ülkeyi kimin yöneteceğine yargıçlar değil millet karar verir’ demiştir. Erdoğan’ın yasağını kaldıracak, onu yeniden milletvekili ve sonrasında başbakan olabileceği anayasa değişikliğini önermiş, birlikte bunu gerçekleştirmiş ve Erdoğan, partisi birinci olduğu halde seçilemeyen Erdoğan, artık seçilebilir statüde olduğu için ona alan açmak için Erdoğan’la birlikte Siirt’teki milletvekillerini istifa ettirmiş, ne tesadüftür ki o şiirin okunduğu Siirt’te yapılan ara seçimlerde Erdoğan milletvekili ve başbakan olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi o günkü yöneticileri halen daha bazılarının çok eleştirdiği kararlara, ‘Millet birini seçtiyse kararı millet verir, hakimler veremez, hakimler ülkeyi kimin yöneteceğine ilişkin ön kesemezler’ kararlılığıyla, Siirt üzerinden Erdoğan’ın başbakanlığına geçmesini sağlamıştır. Siirt’in üçlemesi şudur, o Erdoğan Siirt’te yasaklı olan, Siirt’ten önüne parlamentoya girme yolu açılan Erdoğan, Siirtlilerin 2019’da yüzde 70 oyla seçtikleri belediyesine kayyum atamıştır. Siirt üçlemesi budur. Erdoğan budur, AK Parti’nin demokrasi anlayışı budur.

DERGİ, TASLAK, KİTAPTAN TUTUKLAMA GEREKÇESİ ÜRETİYORLAR

Aynı anda belediyenin kapısında, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ yazıyor. O ‘terörist’ dediğiniz Ahmet Özer gelip o yazıyı sökmedi ama siz aldığınız belediyelerde o yazıları sökenlersiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin belediyesine koçbaşı ile girenler, balyozla girenler, çağırsan evi belli, yeri belli, yurdu belli, belediyenin o kapısının anahtarının bekçisi belli. Beklesen sabah onlarla bir girsen? Aceleyle giriyor. Yine de yetişiyoruz, yine de belediye başkan yardımcımız avukat kimliğini gösteriyor. ‘Belediyede arama yapılırken odasında ben olmalıyım’ diyor, ‘Avukatıyım’ diyor, evine arama yapılırken avukatlar bırakın eve, apartmana, sokağa sokulmuyor. Ve orada bulduklarını iddia ettikleri bir dergi, bir taslak, kitap, bir bilmem neden tutuklama gerekçesi üretiyorlar. Vallahi Fetullah Gülen hayatta olsa gelir omzunuzdan öper. ‘Bu kadarını biz bile yapmamıştık.

BU MUAMELEYİ AYNEN SİZE YAPARSAK HEPİNİZ TERÖRİST OLURSUNUZ

Bu yüzden bir büyük organize planlı kötülüğün içinde bulunanları en net şekilde izliyoruz. O yüzden telaşları. Söylediğimiz sözlere verdikleri alerjik reaksiyonlar, o yüzden. Ne demişiz? Demin Ekrem Başkan bir kısmını tekrar etti. Dediğim şu bana açtığı dava, 10 yıldır takip ediyoruz altı ay önce temiz kağıdı veriyoruz 10 yıldır takip ediyoruz on yıl öncesinden teröristlerle irtibat vurguları, belgeleri. Dediğim şu, ‘Kardeşim 10 yıl geride terörist arayacak olursan AK Parti’de grup kuracak milletvekili kalmaz, sayıları 20’nin altına düşer. On yıl önce Fetullah Gülen‘e terörist diyen var mıydı? Ya da o örgütün içinden 2016’dan sonra yargı süreçlerinin sonunda terör örgütü üyesi olmaktan ceza alanlarla bir telefon görüşmesi yapan desen bir dön bak bakalım kaç tane AK Partili kalıyor? Benim dediğim şu değil. Ben ‘AK Partililerin hepsi teröristtir’ demiyorum. Diyorum ki ‘Bu muameleyi aynen size yaparsak hepiniz terörist olursunuz’ diyorum. AK Partililere, bakanlarına, İçişleri Bakanı’na, Adalet Bakanı’na ve yöneticilerine AK Parti üyelerine terörist diyen AK Parti’nin terörist tanımıdır. Ben ne bakanlara ne AK Parti üyelerine terörist demeyi kendimde bu hakkı yetkiyi görmem. Bu yetki, hukuk devletlerinde yargılamanın sonunda kesinleşen kararla olur. Ama bugün gözaltına aldıkları Ahmet Özer’e kayyum atadıkları yazının ilk paragrafında ‘PKK terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklanan’ diye yazıyor. Yahu iddiasıyla diyeceksin iddiasıyla.

SIRTINI SIVAZLADIĞIN ZEKERİYA ÖZ, SENİ YARGILAMAK İÇİN BEKLİYORDU

Bir hatırlatma yapayım. Sayın Erdoğan sen oraya daha önce İlker Başbuğ’u koydun. Sen oraya daha önce Barış Terkoğlu‘nu koydun, Barış Pehlivan‘ı koydun. Murat Ağırel’i koydun. Murat Sabuncu‘yu koydun, Merdan Yanardağ’ı koydun, Tuncay Özkan’ı koydun Mehmet Haberal’ı koydun. Sen orada Osman Kavala’yı AİHM kararına rağmen tutuyorsun. Sen orada Can Atalay’ı Anayasa Mahkemesi kararına rağmen tutuyorsun. Sen orada Tayfun Kahraman’ı Silivri’de tüm hukuki şartlara rağmen tutuyorsun. Sen Tayfun Kahraman’ı kanunlara aykırı, Anayasaya aykırı orada tutuyorsun. Ve şimdi Silivri Cezaevine Ahmet Özer‘i koymakla bir algı yaratacağını sanıyorsun. Sanıyorsun ki sen onu oraya koyunca biz sineceğiz. Teslim olacağız. Millet inanacak. Millet senin geçmişte İlker Başbuğ‘a ‘Terör örgütü başı’ dediniz siz. Aynı ekipteydiniz. Birlikteydiniz. O zamanlar senin sırtını sıvazladığın, başını okşadığın, zırhlı Mercedesle yolladığın Zekeriya Öz, darbe günü seni tutmak, seni tevkif etmek, seni yargılamak için heyecanla bekliyordu. Sıçan gibi kaçtı.

ŞİMDİ BAŞKA BİR ZEKERİYA ÖZ BULMUŞSUN

Şimdi aynı yöntemlerle aynı cezaevine İlker Başbuğ’u terörist diye koyduğun cezaevine, bir belediye başkanını koydurmak için bir başka Zekeriya Öz bulmuşsun. Onun sırtını sıvazlıyorsun, başını okşuyorsun, ona talimat veriyorsun. Akın Gürlek dediğin seyyar giyotinin senin, Akın Gürlek. Sen Akın Gürlek’e adalet yönünden görev verdin yaptı. Enis Berberoğlu’nun boynunu vuran giyotin odur. Onun şahsında adaleti kesen, adaleti yok eden, adaletin boynunu kesen Akın Gürlek. Canan Kaftancıoğlu’na siyasi yasağı getiren Akın Gürlek. Sözcü gazetesi davasına yolladığın Akın Gürlek. Hrant Dink davası Akın Gürlek. Sırrı Süreyya kararı Akın Gürlek. Her biri neredeyse başka mahkemede. Seyyar giyotin. Kullanışlı aparat. Nereye taşırsan orada adaleti katletmeye hazır. Bir ara bumerang gibiydi, atıyorsun atıyorsun geri geliyor. Daha doğrusu Tayyip Erdoğan birine bir şey atıyor kafasına, Akın Gürlek gidiyor o attığını geri getiriyor. ‘Aferin Akın’ bir de buraya atıyor. Şimdi yoyo oynuyor onunla, bumerangı bıraktı yoyo. Ankara, İstanbul. ‘Ankara’da lazımsın, siyasetçi oldun, gel Akın’, ‘Haydi İstanbul’a koş, katliam yapacaksın Akın’. Meselenin özü bu. Anlatmaya çalıştığımız mesele bu. Öyle bir ilçede bir bilmem ne falan değil. O yüzden Ergenekon, Balyoz, askeri casuslukta bu partinin o zamanlar milletvekili olan şimdiki genel başkanı ‘Balyoz Kumpası’ diye kitap yazıyordu arkadaşlarıyla birlikte, Veli Ağbaba ile birlikte, Nurettin Demir ile Muharrem Işık ile birlikte.

MİLLİ ORDUYA KUMPAS KURMUŞLAR, BİR-LİK-TEY-Dİ-NİZ

Siz ‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ diye bağırıyordunuz, üstümüze yürüyordunuz. ‘Terörist savunucuları, terör örgütü mensupları’ diyordunuz. ‘Darbeciler mi savunuyorsun’ diyordunuz. 15 Temmuz’da veya 17-25 Aralık‘ta gördünüz ne olduklarını. Milli Ordu’ya kumpas kurmuşlar. Vallahi bir Balyoz Kumpası dediğimize Milli Ordu’ya kitabım var üzerinde ISBN numarası var. Kütüphaneden nüshası var Balyoz Kumpası’nın. Biz o kitabı yazdığımızda bize ‘darbecileri savunanlar’ diyenler telif hakkı ödemeden, siyasi çıkış buluyorlar. Milli Ordu’ya kumpas kurmuşlar. Bir-lik-tey-di-niz. Bugün aynı yöntemlerle yapıyorsunuz bunu. O yüzden şimdi oradan edindikleri yetkinlik, tecrübeyle o günkü yol arkadaşlarından ayrı, onların bir kısmı firarda, cenazede, maskeli gözlükle taziyede. Bir kısmı Ankara’da veya İstanbul’da cezaevlerinde yatıyorlar. Anayasal düzeni ayaklar altına almak, darbeye kalkışmak suçundan. Ama birileri de anayasal düzeni ayaklar altına almaya devam ediyor. Üç tane tuzak kurdular. Birinci tuzak, Meclis Başkanı eliyle, 31 Mart seçimlerinden hemen sonra ‘Yeni bir Anayasa yapalım’. Dedim ‘Her doğana mı yapacağız geçen seferki gibi Erdoğan’a mı yapacağız. Kişiye yapılan Anayasa olmaz. Anayasa’ya uymayanla Anayasa yapılmaz’ dedik. Gitti.

MİLLETİN GERÇEK GÜNDEMİNİ KONUŞMAYA AND OLSUN

Bakın bu tartışmaların hepsini milletimize ifade ediyorum. Sis etkisi var. Bunlar makro ve ‘Yahu şimdi sen onları bırak’. Bırak dediği yoksulluğu konuşmak. Bırak dediği enflasyon. Bırak dediği hayat pahalılığı. Bırak dediği çocuğunun güvencesizliği. Bırak dediği okuldaki pis tuvaletler, hijyenik olmayan ortam, kötü eğitim, güvencesiz hayat, ölen kadınlar, ölen bebekler, kuvözde katledilen bebekler. ‘Bırak onları’ diyor. ‘İsrail saldıracak. Bırak onları. Abdullah Öcalan gelsin, Meclis’ten DEM kürsüsünden’, -DEM kürsüsü diye vurduğu kürsü kendi konuştuğu kürsü. Bir saat arayla kullanıyorlar- ‘Bu kürsüden gelsin konuşsun’ diyor. Mesele en başta sis etkisidir. ‘Bırakın şimdi onu konuşmayın’ demektir. O yüzden en önemli kararlılığımız, hiçbir gündemi ıskalamadan, hiçbir oyuna gelmeden, kimseyi yalnız bırakmadan, Esenyurt‘tan da elimizi çekmeden, suni gündemlere teslim olmadan bu milletin gerçek gündemini konuşmaya and olsun arkadaşlar. Ama onu yaparken de işlevsizleşmeden, bayağılaşmadan ‘Yahu belediyelerine kayyum atmışlar, yeterli tepkiyi de göstermiyorlar’ da dedirtmeden. İki dengeyi birlikte kurarak, büyük hesabı görerek adım atmak durumundayız.

TÜRKİYE İÇİN AYAKTAYIZ

Bu grup Esenyurt’tan elini çekmeyecek. Bu parti Esenyurt‘tan elini çekmeyecek. Bu ülkenin gündeminden Esenyurt düşmeyecek ama bir gerçek var ki, sadece Esenyurt gündemi ile yaratmaya çalıştıkları gündeme hapsolup konuşmayın dediklerini konuşmaktan da geri kalmayacağız. Burada görevliler, Esenyurt’u gündemde tutacak, meclistekiler hakkını savunmak zorunda olduklarımızın bütçe hakkını, başlayan bütçe maratonunda gündüz gece, en doğru cümlelerle, en doğru önerilerle ifşa ederek, yüzlerine vurarak, emekliye bulamadıkları 66 milyar, asgari ücret kadar emekli maaşı olsun, ‘33 verdik, 12 bin yeter. ‘17 bin yap. Nerede 66 milyar? Gitmiş orada zengin müteahhitlerin 660 milyar ödemesi gerektiği vergiden vazgeçiyor. İfşa ederek, yüzlerine vurarak mücadele edecekler, meydanda olacağız, alanda olacağız, sokakta olacağız. Bir büyük mücadeleyi hep beraber vereceğiz. Çünkü kimse unutmasın ki ne kadar kötü de olsa gidişat, ne kadar bunaltsa da hepimizi, ne kadar kötümserliğimizden onlar kendilerine umut vaat etseler de biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak grubuyla, yöneticileriyle, milletvekilleri ile, belediye başkanlarıyla, önceki genel başkanlarıyla, 1 milyon 600 bin üyesiyle biriz, bütünüz, hep birlikteyiz ve Türkiye için ayaktayız.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve politikajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.