Erkan Baş: Bu iktidarın bütçe yapmaya hakkı yok

Siyaset 09.12.2024 - 16:33, Güncelleme: 09.12.2024 - 16:44
 

Erkan Baş: Bu iktidarın bütçe yapmaya hakkı yok

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Genel Kurul’da bütçe görüşmelerinin başlaması üzerine TBMM’de bir basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri Meclis Genel bugün başladı. Erkan Baş, Meclis Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinin başlaması üzerine düzenlediği basın toplantısında, “Şu önümüzdeki 2025 yılıbütçesi, adlı adınca bir ‘Yenidoğan Çetesi bütçesi’dir. Bu bütçeyi getirenlerle o çeteleri var edenler aynı zihniyetin ürünüdür” dedi. 2025 yılı bütçesi üzerinden iktidarı eleştiren ve “2025 yılı bütçesi, adlı adınca bir Yenidoğan Çetesi bütçesidir” ifadelerini kullanan Baş, basın toplantısında Suriye’de yaşanan gelişmelere de değindi.  Erkan Baş’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: Sanıyorum önümüzdeki günlerde sıklıkla bakanlıklara ilişkin değerlendirmeleri hem ben hem milletvekili arkadaşlarımız basın toplantıları aracılığı yapacaklar. ‘Ne yazık ki’ diyorum,çünkü zaten bildiğiniz gibi Adalet ve Kalkınma Partisi gerekli gördüğünde Genel Kurul’da doğrudan fiziki şiddet uygulayarak, fiili müdahalelerle konuşma hakkımızı engelleme girişimlerine imza atan bir siyasi parti. Aynı zamanda içtüzüğü olabildiğince antidemokratik biçimde yorumlayarak Genel Kurul’da sözlerimizin kendi yüzlerine karşı söylenmesini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Yani halkın sokaklarda, pazarlarda, meydanlarda konuştuğu gerçeklerin, halkın yanına gidip duyamadıkları gerçeklerin halkın temsilcileri aracılığıyla yüzlerine söylenmesinden duydukları korkunun bir işareti. Sonuç,şimdilik, onlara göre, bir milyona yakın yurttaşın oyunu almış bir siyasi parti Meclis’te bütçe konuşulurken söz hakkı alamıyor, biz bu utancı onlara yıkıyoruz.  BİZİ SUSTURACAK HİÇBİR GÜÇ YOK! BU AMBARGOYU, BU ABLUKAYI, BU SANSÜRÜ MUTLAKA AŞACAĞIZ Bu utanç onların olsun ama şunu açıklıkla ifade ediyorum:Bizi susturacak hiçbir güç yoktur! Biz her durumda sözümüzü söyleme konusunda inatçı olacağız, Genel Kurul aşamasında mücadeleyi bırakmış değiliz, Genel Kurul’da da gerçeklerin dile getirilmesi gerekiyor. Gerçeklerin Genel Kurul’da gürültüye kurban gitmesini, gürültüyle gerçekleri engelleme çabalarına karşı, gerçeklerin halk tarafından bilinmesine verdiğimiz önem nedeniyle basın toplantılarıyla sizlerle birlikte olacağız. Nihayetinde biz bu ambargoyu, biz bu ablukayı, biz bu sansürü mutlaka aşacağız. Halkın kürsüsü neredeyse biz orada olacağız. Buradan bu vesileyle tüm yurttaşlara bir çağrı yapmak istiyorum: Özellikle seçtik, bugün akşam saatlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi adına bütçe konuşması yapıldığı saatte, Türkiye İşçi Partisi'nin cezaevinde bulunan milletvekilli Can Atalay'ın bütçe görüşmesi partimizin sosyal medya hesapları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılacak. Tüm yurttaşlardan rica ediyorum, sembolik bir anlamı var, o saatte Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yalanlarını değil bizim hakkımızı savunduğu için cezaevinde esir tutulan milletvekilimiz Can Atalay'ın sesinin tüm Türkiye'ye ulaşması için sizlerin desteğine, çabasına ihtiyacımız var. BURADA BİR GRUP KURŞUN ASKER DİZLİMİŞ, SARAYDAN GÖNDERİLEN NE VARSA ONAYLIYOR Değerli yurttaşlar, bütçeyle başladık. Dedim ya, bütçede söz hakkımızı kullanmamızı engelliyorlar. Bu kitapları tam da bunun gerekçesini tüm yurttaşlarımız gözleriyle görsün istediğim için bu basın toplantısında kürsüye koydum. Bu ne değerli yurttaşlar? Bu, şu anda görüşmeleri başlayan bütçe tartışmalarının konusu olan kitaplar; komisyon raporları, bütçeye ilişkin tekliflerin olduğu kitaplar. Bunları bugün buraya niye getirdim biliyor musunuz? Eğer Genel Kurul’da konuşsaydım AKP'lilerin yüzüne bakıp şunu soracaktım,‘İçinizde bunları bırakın okumayı, şunun kapağını çeviren bir tane milletvekili var mı?’ diyecektim. Buradan tüm yurttaşlara soruyorum: Acaba şunların kapağını açan bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili var mıdır? İnanıyor musunuz? Bence yoktur, bir tane bile olduğuna inanmıyorum. Ama daha kapağını açmadıkları, içinde ne yazdığına ilişkin hiçbir fikirlerinin olmadığı bir kanun teklifine istisnasız tümü el kaldırıp evet oyu kullanacak, göreceğiz. Başka ayrıntıları bir kenara bırakıyorum, en ufacık bir borç için bir sayfalık bir kağıdı imzalasak noktasına, virgülüne kadar okuruz, ‘Acaba ne kadar borçlanıyoruz? Acaba satır aralarında bir şey var mı?’ diye. Şimdi burada 85 milyonluk ülkeyi borçlandıran bir kanun teklifi, bir bütçe kanunu geliyor ve beyzadeler kapağını açmadan, gelen talimat neyse, emir neyse ‘evet’ oyu verecekler. Nereden biliyoruz? Meclis Başkanı'na sorduk, ‘Bu çıktıktan sonra bunu alıp okuyan AKP'li var mı?’ diye. Bize ‘Şu aldı’ dedikleri bir tek kişi yok. Alsalar da okumadıklarından adımız gibi eminiz. Aslında bütün bu bütçe tartışmasının özeti bu, burada bir grup el kaldırma makinesi, kurşun asker dizilmiş, Saraydan gönderilen ne varsa ona el kaldırıp indirecekler. Biz elimizden geldiğince çalışma arkadaşlarıyla beraber bunları inceleyip önümüzdeki günlerde de ayrıntılarına ilişkin bilgileri paylaşacağız. AKP, ESAT’IN DEVRİLMESİNE ABD VE İSRAİL İLE BİRLİKTE SEVİNDİ Suriye'ye ilişkin bir çift söz söylememiz gerekiyor. Söylenecek ilk şey ‘Şam düştü, Esat devrildi, cihatçı terör örgütü HTS kazandı’. Buna sevinenler var, bunlara ‘Gözünüz aydın’ diyoruz. Peki kim sevindi? Amerika Birleşik Devletleri sevindi, İsrail sevindi, 50 yıl sonra Suriye'ye girdi. ABD'yle, İsrail'le, onlar kadar çok sevinenler arasında kim var? Adalet ve Kalkınma Partisi, Saray, Saray havuzunun çevresinde sözde gazetecilik yapanlar… Hepsine ‘Gözünüz aydın’ diyoruz. Bölgedeki cihatçıların ve selefilerin hamisi rolü pek yakıştı. Hani Tayyip Erdoğan'ın sözü geliyor hepimizin aklına, değil mi? ‘Kimler, kimlerle beraber’… Bir tarafta Netanyahu, bir tarafta Trump, onlarla birlikte onlarla aynı şeye gülme onursuzluğu da bunlara layık oldu. Açık söyleyeceğim, sadelik iyidir, aynıların aynı yerde olması iyidir. Buradan tüm yurttaşlarımızın dikkatini çekmek istiyorum, herhangi bir yandaş kanalı açın, sevinç gösterileri diye paylaşılan görüntüler var. Bir tane kadın görebiliyor musunuz? Yani bu HTS'nin egemen olmasına, bu şeriatçıların Suriye'yi ele geçirmesine mutlu olan bir tane kadın görebildiniz mi? Başka bir şey anlatmaya gerek var mı? Yani kadını hapseden, kadını düşman gören, kadını yok sayan bir anlayıştan herhangi bir ülkeye, bölgemize, dünyaya olumlu bir işe gelme imkanı var mı? YANI BAŞIMIZDAKİ BU AMERİKAN PATENTLİ GERİCİLİĞE ASLA AMA ASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ Buradan yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum, çok ama çok önemli bir tarihsel dönem eşliğiyiz, hep birlikte karar vereceğiz. Türkiye'nin Amerikan planının bir parçası olmasını içimize sindirecek miyiz? Örneğin kendisine milliyetçi diyen yurttaşlarımıza, inançlı yurttaşlarımıza gerçekten sormak istiyorum: Şu tablo sizin içinize siniyor mu? Bu iktidarın dahil olduğu Amerikan planının, Türkiye'nin ve bölgenin büyük bir güvenlik sorunu haline geldiğini görmüyor muyuz? Bugün borsada çimento hisseleri inanılmaz yükselişe geçmiş durumda. Yani bu AKP'li müteahhitlerin, ‘İnşaat ya Resulallah’ diye gittikleri her yerde beton görenlerin ‘İşte şimdi daha fazla para kazanacağız’ demesi ya da damadın savaş oyuncakları daha çok satılacak, daha çok para kazanacak diye bir bölgenin istikrarsızlaştırılmasını,Türkiye'nin bu selefilikle, bu cihatçılıkla birlikte anılmasını kabul etmemiz bekleniyor. Sırf Saray sevinecek diye, sırf körfez sermayesi biraz daha para kazanacak, Amerikalı dostlarıyla iyi geçinecekler diye bize bunları yaşatmalara göz yummayacağız. O yandaş medyanın sefil görüntülerine rağmen Türkiye emekçilerine, Türkiye halklarına güvendiğimizi ifade etmek istiyorum. Biz yanı başımızda Türkiye'yi de etkisi altına alacak bu Amerikan patentli gericiliğe asla ama asla teslim olmayacağız. Buradan tüm yurttaşlarımızı uyarmak istiyorum: İktidar destekçilerinin,sözde muhaliflerin söylemlerine itibar etmeyiniz.  EMPERYALİSTLERİN PLANLARINDAN BARIŞ VE HUZUR GELMEZ Açık konuşalım, hem bölgemiz hem ülkemiz düne göre daha büyük risklerle karşı karşıyadır. ABD'yle, İsrail'le iş tutmak bütün bölge halklarına zarar verir. Türkler, Kürtler, Araplar, Acemler ve tüm halklar daha büyük bir ateşin ortasına atılmak isteniyor. Deneyimle sabittir, emperyalistlerin planlarından barış gelmez, emperyalistlerin planlarından huzur gelmez. Emperyalistler bölgemizde siyasal İslamcılığı kullanır, etnik ve mezhepsel farklılıkları derinleştirerek halkları birbirine düşman etmek ister. İşte tüm bu planlara karşı söylüyorum: Biz buradayız. Emeğin, özgürlüklerin, laikliğin ve barışın savunulması için her zamankinden daha büyük bir sorumlulukla görevimizin başındayız. AKP iktidarı başta olmak üzere ve emperyalizmin güdümündeki aktörlerden ülkemizi ve bölgemizi kurtarmak için mücadeleye dünden daha kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Ülkemizin yanı başında cihatçı, şeriatçı bir çetenin ABD, İsrail ve Tayyip Erdoğan desteğiyle iktidarı ele geçirmesine sevinenler aynısını Türkiye için hayal ediyorlar. Onları da uyarıyoruz: Burası Türkiye, burası 100 yılı geçkin cumhuriyet ve laiklik mirası olan, halkı bu değerlerle barışık bir ülke. Burada ülkesini ve geleceğini, çocuklarını, cihatçı şeriatçılarının eline bırakmayacak emekçiler var, kadınlar var, gençler var, ilericiler var, devrimciler var. O yüzden kimse hayal kurmasın, Türkiye'de şeriata geçit vermeyeceğiz! Ülkemizde cihatçılara geçit vermeyeceğiz! Emekçiler, devrimciler, ilerici yurttaşlar bu emperyalizm ve Siyonizm destekli gericiliğe şimdiye kadar nasıl direndilerse bundan sonra da öyle direnmeye devam edeceğiz. Halkımız cihatçı hayaller kuranlara karşı özgürlüğünü, laikliği, barışı mutlaka kazanacak.  2025 YILI BÜTÇESİ, ADLI ADINCA BİR ‘YENİDOĞAN ÇETESİ BÜTÇESİ’DİR Tekrar bütçemize dönelim. Bir siyasi parti genel başkanı olarak değil, bir bilim tarihçisi olarak ifade etmek istiyorum. Çünkü kimi dönemler vardır, o döneme damga vuran olaylarla anılır. Kimi zaman o çarpıklığı ifade etmek için saatlerce, günlerce konuşmak yerine bir kavramla açıklarsınız. Şu önümüzdeki 2025 yılı bütçesi adlı adınca bir ‘Yenidoğan çetesi bütçesi’dir. Öyle münferitmiş gibi 3-5 rezil insanın sorumluluğunda göstermeye çalıştıkları, o ‘Yenidoğan skandalı’ dedikleri aslında Saray Rejimi’nin gerçekliğinin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkışıydı. O yüzden açıkça söylüyorum: Sektör değişir, katliamın boyutu değişir, toplumsal etkisi değişir, ama değişmeyecek tek şey bu bütçeyi getirenlerle o çeteleri var edenler aynı zihniyetin ürünüdür. O yüzden bizim açımızdan 2025 bütçesi en başta bir Yenidoğan çetesi bütçesidir. Yani kar uğruna bebekleri ölüme yollayanların, bundan haberi olup da bebek ölümlerini izleyenlerin bütçesidir.  BU BÜTÇEDE MEMLEKETİN DERTLERİNE DERMAN OLACAK HERHANGİ BİR ŞEY YOK Hangi bakanlığa bakarsanız bakın, hangi kuruma bakarsanız bakın, göreceğiniz aynı şeydir. Her şeyi ama her şeyi piyasanın ve patronların keyfine terk eden, patronlar bebekleri de işçileri de rahatça öldürebilsinler diye hazırlanan bir bütçedir, bir ölüm bütçesidir karşımıza konulan. Neden ölüm bütçesidir? İliç'te madende madenciler hayatlarını kaybederken, onların daha kırkı çıkmadan onları katleden patronların vergilerini affediyorlar bu bütçelerle ve bunlar patronlara işçileri öldürdükleri için vergi affı veren bir iktidarın bütçesini getirmişler karşımıza koymuşlar. O yüzden bu bütçe sadece kendisine yaşam hakkı gören, kendisi dışındakileri kendisine hizmet edecek köleler olarak değerlendiren Saray etrafının bütçesidir. Bu bütçede, açık söylüyorum, tek kalem anlamlı bir rakam göremiyorsunuz, memleketin dertlerine derman olacak herhangi bir şey bu bütçede yok. Ama ne var bu bütçede? Mesela yurtları,öğrencilerin en temel ihtiyaçlarından bir tanesini nasıl müteahhitler için rant alanına dönüştürebilirim hesaplamaları var bu bütçede. Bu bütçede ne var biliyor musunuz? Açıyorsunuz daha ilk sayfalarda hemen bütçenin 3 trilyon lira vergiden vazgeçtiğini görüyorsunuz. Tekrar ediyorum, 3trilyon lira vergiden, trilyonlarına trilyonlar katanları patronların ödemesi gereken vergiden vazgeçmişler. Ne yapıyorlar? Patrondan almaları gereken vergiden vazgeçerken işçinin, yoksul köylünün, emekçinin alın terine çöktükleri yetmiyormuş gibi boğazından geçen son lokmaya da daha fazla nasıl alırız diye dert etmiyorlar. Şunu yapıyorlar, adam trilyonlarca lira para kazanmış, bunun vergisini ödemesi gerekiyor, o ödediği vergiyle de bu ülkedeki tüm yurttaşların ihtiyaçlarının giderilmesi, yurttaşa hizmet olarak o vergilerin dönmesi gerekiyor. Bizim hakkımız olanı servetlerine katanlara diyorlar ki ‘Sen bunu verme, o sende kalsın’. Ama bunun karşılığında bizim ödediklerimiz yetmiyormuş gibi ek vergi üzerine ek vergi, ek vergi üzerine ek vergi!  BU BATAKLIKTAN ÇETELER ÇIKAR, TARİKATLAR ÇIKAR, CEMAATLER ÇIKAR, MEMLEKETİ ÖRÜMCEK AĞI GİBİ SARAN SUÇ ÖRGÜTLERİ ÇIKAR Değerli arkadaşlar, rakamlarla boğmayacağım. Önümüzdeki günlerde ayrıntılı biçimde analiz edeceğiz bütçeyi. Ama bakın, kendi söyledikleri şey, vergi gelirlerinde planladıkları tabloya göre kurumlar vergisi yüzde 14.69, ama özel tüketim vergisi yüzde 19, katma değer vergisi yüzde 13, gelir vergisi yüzde 19 civarında. Açıkladıkları rakamlara bakıyorsunuz, bugün Cumhurbaşkanlığı adına yapılan sunumda da aynı rakamlar ifade edildi, Meclis Genel Kurulu da tutanaklara geçti. Özel tüketim vergisi ve KDV'den toplam aldıkları, kurumlar vergisinden aldıklarından 5,5 kat daha fazla. Diyorlar ki ‘Bu ülkede emekçiler, yoksullar ödesin vergiyi’. Tam bin 300 yüz tane vergi istisnası yazmışlar, yani patronların ödememesi için yazdıkları istisnalar. Bin 300 yüz tane çeviriyorsunuz, çeviriyorsunuz, istisna, istisna, istisna. Bunlar pazara falan gidemedikleri için, ben buradan pazardaki yurttaşın bunları görse yüzüne söyleyeceğini söyleyeyim: El insaf! Adam trilyonlarca lira kazanıyor, sürekli ona istisna, sürekli ona indirim. ‘Bir araba alıyorsun, bir arabada devlete alıyorsun’diyor ya yurttaşlar, bu doğru ama eksik, bir araba alıyorsun, bir arabada devlete alıyorsun, sonra devlet dönüyor senin arabanı da alıp başka bir patrona veriyor. Kurdukları sistem bu, dünyada işi benzeri olmayan bir sistem oluşturmuş durumda. Böyle kardeşlerinden miras kaçıran hayırsız evlatlar vardır ya, onlar gibi memleketin kaynaklarını da alıp kaçırma derdindeler. Söz konusu işçi olduğunda, emekçi olduğunda, emekli olduğunda santim santim ölçüyorlar; öbür tarafta AKP eskilerine üçer maaş, beşer maaş, bol keseden dağıtan bir iktidar anlayışıyla yaşamlarını sürdürüyorlar. İşte bu bataklıktır. Bu bataklıktan ne çıkar? Çeteler çıkar, tarikatlar çıkar, cemaatler çıkar, memleketi örümcek ağı gibi saran suç örgütleri çıkar. Vatandaşa ne kalır? Vatandaşa yoksulluk kalır, açlık kalır, sefalet kalır. Şimdi havalar soğudu, insanlar evlerinde ‘Nasıl ısınacağız? Bu doğalgaz parasını nasıl ödeyeceğiz’ diye düşünüyorlar. Bunların muhteşem dedikleri ekonomide vatandaşın derdi soğuktan donmamak haline gelmiş! Türkiye'nin ekonomisi çökmüş ama bunlar zenginleri daha zengin ettikçe mutlu oluyorlar. Çocuklarına süt alamayan anneler, üniversite eğitimini bırakmak zorunda kalan gençler, bunlar böyle gerçekleri duymuyorlar, duymak istemiyorlar. Duyurmaya çalışanları da düşman haline getiriyorlar. Onun için burada konuşuyoruz, bunları anlatıyoruz.  BU HALKIN ÇOCUKLARI, KADINLARI, EMEKÇİLERİ AÇLIK SINIRINDA YAŞAMAYA MAHKUM DEĞİLDİR Hep beraber, bir bütün olarak ülkeyi bir borç batağına sokmuş durumdalar. Halk kredi kartlarıyla temel ihtiyaçlarını karşılamak durumunda kalıyor, ekmeği kredi kartıyla alan bir ülke yarattılar. BDDK verilerine göre bireysel kredi kartı borçları 1.7 trilyon TL'yi aşmış durumda. Yani ülkeyi komple batırmışlar, o bataklık içerisinde emekçi yaşamaya çalışıyor, nefes alıp vermeye çalışıyor, bir de utanmaz herifler ‘Ayağını yorganına göre uzat’ diye akıl veriyorlar, tasarruf önerilerinde bulunuyorlar. Uzatmayacağım, memleketin hali, durumu, yaşadıklarımız ortada. Bütçenin ilk günü için söyleyeceğim son söz şudur: Biz bunlara mahkum değiliz; çare de varkaynak da var. Emekten yan olanların ekonomi programı çok açık ve net, vergi sistemi yeniden düzenlenmek zorundadır. Zenginlerden daha fazla vergi alınmalıdır, temel ihtiyaçlar üzerindeki tüm vergi yükü kaldırılmalıdır. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere vatandaşın tüm temel ihtiyaçları ücretsiz hale getirilmeli, ulaşılabilir hale getirilmelidir. Kamu kaynakları yandaşlara değil halkın gerçek ihtiyaçlarına göre düzenlenmelidir. Bu halkın çocukları, kadınları, emekçileri açlık sınırında yaşamaya mahkum değildir. Ülkenin en yoksullarını zenginleştirmeden bu ülkede gerçek bir kurtuluştan söz etmeye hakkımız olmadığını düşünüyoruz. BU İKTİDARIN BÜTÇE YAPMAYA BİLE HAKKI YOK Bu iktidarın aslında bütçe yapmaya bile hakkı yoktur. Yaptıkları bütçenin satır satır incelendiği durumda görülecektir, her kaleminde Saray’ın, patronların, tarikatların, çetelerin en önemlisi hepsinin ortak kümesi zenginlerin çıkarını gözeten bir yaklaşımla hazırlandırılıyor. Bu ülkenin binde birini bile oluşturmayan 85 bin kişiden ibaret bir topluluğu nasıl daha zengin edeceğiz diye düşünen bir iktidarın bir gün bile o koltukta oturmaması gerekiyor. Biz bu bütçeyi önümüzdeki günlerde bütün ayrıntılarıyla sizlerle paylaşmak istiyoruz. Neden? Bilinmelidir. Gerçeklerin üzerine örtmeye çalışıyorlar, gerçeklerin görünmemesi için büyük bir çaba sarf ediyorlar. Bir yalan üzerine kurulmuş iktidarla karşı karşıyayız, dört bir yanda büyük paralar harcayarak bu yalan ordularını çalıştırıyorlar, gerçeklerin üzerini örtmeye çalışıyorlar. HARAMİ DÜZENİ ER YA DA GEÇ BİTECEK, HALKIMIZA GÜVENİYORUZ O yüzden bu soygun bütçesine, bu vurgun bütçesine, bu ganimeti kendi aramızda nasıl paylaşalım bütçesinin bütün ayrıntılarının bizzat bu ülkenin bütçesini oluşturan emekçilerin, yoksulların, halkın, bizlerin bütün ayrıntılarıyla bilmesi gerekiyor. Biz de bütün engellemelere, bütün imkansızlıklarımıza rağmen anlatmaya, doğru olanı anlatmaya, haklı olanı anlatmaya, iyi olanı anlatmaya, güzel olanı anlatmaya ve doğruyu, haklıyı güçlü hale getirmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü şunu biliyoruz, bu memleket bizim. Taşıyla, toprağıyla, yaratılmış tüm değerleriyle bu memleket, onun için alın teri dökenlerin, onun için gözyaşı dökenlerin, onun için gerektiğinde kan dökenlerin, onun için gerektiğinde can verenlerin memleketi, bu memleket emekçilerin memleketi. Biz bu memlekete sahip çıkmaya devam edeceği, er ya da geç bu haramilerin düzenine son vereceğiz. Hiçbir kuşkumuz yok, bu harami düzeni er ya da geç bitecek. Biz bu ülkeye, bu ülke emekçilerine, halkımıza güveniyoruz.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Genel Kurul’da bütçe görüşmelerinin başlaması üzerine TBMM’de bir basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.


Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri Meclis Genel bugün başladı.

Erkan Baş, Meclis Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinin başlaması üzerine düzenlediği basın toplantısında, “Şu önümüzdeki 2025 yılıbütçesi, adlı adınca bir ‘Yenidoğan Çetesi bütçesi’dir. Bu bütçeyi getirenlerle o çeteleri var edenler aynı zihniyetin ürünüdür” dedi.

2025 yılı bütçesi üzerinden iktidarı eleştiren ve “2025 yılı bütçesi, adlı adınca bir Yenidoğan Çetesi bütçesidir” ifadelerini kullanan Baş, basın toplantısında Suriye’de yaşanan gelişmelere de değindi. 

Erkan Baş’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Sanıyorum önümüzdeki günlerde sıklıkla bakanlıklara ilişkin değerlendirmeleri hem ben hem milletvekili arkadaşlarımız basın toplantıları aracılığı yapacaklar. ‘Ne yazık ki’ diyorum,çünkü zaten bildiğiniz gibi Adalet ve Kalkınma Partisi gerekli gördüğünde Genel Kurul’da doğrudan fiziki şiddet uygulayarak, fiili müdahalelerle konuşma hakkımızı engelleme girişimlerine imza atan bir siyasi parti. Aynı zamanda içtüzüğü olabildiğince antidemokratik biçimde yorumlayarak Genel Kurul’da sözlerimizin kendi yüzlerine karşı söylenmesini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Yani halkın sokaklarda, pazarlarda, meydanlarda konuştuğu gerçeklerin, halkın yanına gidip duyamadıkları gerçeklerin halkın temsilcileri aracılığıyla yüzlerine söylenmesinden duydukları korkunun bir işareti. Sonuç,şimdilik, onlara göre, bir milyona yakın yurttaşın oyunu almış bir siyasi parti Meclis’te bütçe konuşulurken söz hakkı alamıyor, biz bu utancı onlara yıkıyoruz. 

BİZİ SUSTURACAK HİÇBİR GÜÇ YOK! BU AMBARGOYU, BU ABLUKAYI, BU SANSÜRÜ MUTLAKA AŞACAĞIZ

Bu utanç onların olsun ama şunu açıklıkla ifade ediyorum:Bizi susturacak hiçbir güç yoktur! Biz her durumda sözümüzü söyleme konusunda inatçı olacağız, Genel Kurul aşamasında mücadeleyi bırakmış değiliz, Genel Kurul’da da gerçeklerin dile getirilmesi gerekiyor. Gerçeklerin Genel Kurul’da gürültüye kurban gitmesini, gürültüyle gerçekleri engelleme çabalarına karşı, gerçeklerin halk tarafından bilinmesine verdiğimiz önem nedeniyle basın toplantılarıyla sizlerle birlikte olacağız. Nihayetinde biz bu ambargoyu, biz bu ablukayı, biz bu sansürü mutlaka aşacağız. Halkın kürsüsü neredeyse biz orada olacağız. Buradan bu vesileyle tüm yurttaşlara bir çağrı yapmak istiyorum: Özellikle seçtik, bugün akşam saatlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi adına bütçe konuşması yapıldığı saatte, Türkiye İşçi Partisi'nin cezaevinde bulunan milletvekilli Can Atalay'ın bütçe görüşmesi partimizin sosyal medya hesapları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılacak. Tüm yurttaşlardan rica ediyorum, sembolik bir anlamı var, o saatte Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yalanlarını değil bizim hakkımızı savunduğu için cezaevinde esir tutulan milletvekilimiz Can Atalay'ın sesinin tüm Türkiye'ye ulaşması için sizlerin desteğine, çabasına ihtiyacımız var.

BURADA BİR GRUP KURŞUN ASKER DİZLİMİŞ, SARAYDAN GÖNDERİLEN NE VARSA ONAYLIYOR

Değerli yurttaşlar, bütçeyle başladık. Dedim ya, bütçede söz hakkımızı kullanmamızı engelliyorlar. Bu kitapları tam da bunun gerekçesini tüm yurttaşlarımız gözleriyle görsün istediğim için bu basın toplantısında kürsüye koydum. Bu ne değerli yurttaşlar? Bu, şu anda görüşmeleri başlayan bütçe tartışmalarının konusu olan kitaplar; komisyon raporları, bütçeye ilişkin tekliflerin olduğu kitaplar. Bunları bugün buraya niye getirdim biliyor musunuz? Eğer Genel Kurul’da konuşsaydım AKP'lilerin yüzüne bakıp şunu soracaktım,‘İçinizde bunları bırakın okumayı, şunun kapağını çeviren bir tane milletvekili var mı?’ diyecektim. Buradan tüm yurttaşlara soruyorum: Acaba şunların kapağını açan bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili var mıdır? İnanıyor musunuz? Bence yoktur, bir tane bile olduğuna inanmıyorum. Ama daha kapağını açmadıkları, içinde ne yazdığına ilişkin hiçbir fikirlerinin olmadığı bir kanun teklifine istisnasız tümü el kaldırıp evet oyu kullanacak, göreceğiz. Başka ayrıntıları bir kenara bırakıyorum, en ufacık bir borç için bir sayfalık bir kağıdı imzalasak noktasına, virgülüne kadar okuruz, ‘Acaba ne kadar borçlanıyoruz? Acaba satır aralarında bir şey var mı?’ diye. Şimdi burada 85 milyonluk ülkeyi borçlandıran bir kanun teklifi, bir bütçe kanunu geliyor ve beyzadeler kapağını açmadan, gelen talimat neyse, emir neyse ‘evet’ oyu verecekler. Nereden biliyoruz? Meclis Başkanı'na sorduk, ‘Bu çıktıktan sonra bunu alıp okuyan AKP'li var mı?’ diye. Bize ‘Şu aldı’ dedikleri bir tek kişi yok. Alsalar da okumadıklarından adımız gibi eminiz. Aslında bütün bu bütçe tartışmasının özeti bu, burada bir grup el kaldırma makinesi, kurşun asker dizilmiş, Saraydan gönderilen ne varsa ona el kaldırıp indirecekler. Biz elimizden geldiğince çalışma arkadaşlarıyla beraber bunları inceleyip önümüzdeki günlerde de ayrıntılarına ilişkin bilgileri paylaşacağız.

AKP, ESAT’IN DEVRİLMESİNE ABD VE İSRAİL İLE BİRLİKTE SEVİNDİ

Suriye'ye ilişkin bir çift söz söylememiz gerekiyor. Söylenecek ilk şey ‘Şam düştü, Esat devrildi, cihatçı terör örgütü HTS kazandı’. Buna sevinenler var, bunlara ‘Gözünüz aydın’ diyoruz. Peki kim sevindi? Amerika Birleşik Devletleri sevindi, İsrail sevindi, 50 yıl sonra Suriye'ye girdi. ABD'yle, İsrail'le, onlar kadar çok sevinenler arasında kim var? Adalet ve Kalkınma Partisi, Saray, Saray havuzunun çevresinde sözde gazetecilik yapanlar… Hepsine ‘Gözünüz aydın’ diyoruz. Bölgedeki cihatçıların ve selefilerin hamisi rolü pek yakıştı. Hani Tayyip Erdoğan'ın sözü geliyor hepimizin aklına, değil mi? ‘Kimler, kimlerle beraber’… Bir tarafta Netanyahu, bir tarafta Trump, onlarla birlikte onlarla aynı şeye gülme onursuzluğu da bunlara layık oldu. Açık söyleyeceğim, sadelik iyidir, aynıların aynı yerde olması iyidir. Buradan tüm yurttaşlarımızın dikkatini çekmek istiyorum, herhangi bir yandaş kanalı açın, sevinç gösterileri diye paylaşılan görüntüler var. Bir tane kadın görebiliyor musunuz? Yani bu HTS'nin egemen olmasına, bu şeriatçıların Suriye'yi ele geçirmesine mutlu olan bir tane kadın görebildiniz mi? Başka bir şey anlatmaya gerek var mı? Yani kadını hapseden, kadını düşman gören, kadını yok sayan bir anlayıştan herhangi bir ülkeye, bölgemize, dünyaya olumlu bir işe gelme imkanı var mı?

YANI BAŞIMIZDAKİ BU AMERİKAN PATENTLİ GERİCİLİĞE ASLA AMA ASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ

Buradan yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum, çok ama çok önemli bir tarihsel dönem eşliğiyiz, hep birlikte karar vereceğiz. Türkiye'nin Amerikan planının bir parçası olmasını içimize sindirecek miyiz? Örneğin kendisine milliyetçi diyen yurttaşlarımıza, inançlı yurttaşlarımıza gerçekten sormak istiyorum: Şu tablo sizin içinize siniyor mu? Bu iktidarın dahil olduğu Amerikan planının, Türkiye'nin ve bölgenin büyük bir güvenlik sorunu haline geldiğini görmüyor muyuz? Bugün borsada çimento hisseleri inanılmaz yükselişe geçmiş durumda. Yani bu AKP'li müteahhitlerin, ‘İnşaat ya Resulallah’ diye gittikleri her yerde beton görenlerin ‘İşte şimdi daha fazla para kazanacağız’ demesi ya da damadın savaş oyuncakları daha çok satılacak, daha çok para kazanacak diye bir bölgenin istikrarsızlaştırılmasını,Türkiye'nin bu selefilikle, bu cihatçılıkla birlikte anılmasını kabul etmemiz bekleniyor. Sırf Saray sevinecek diye, sırf körfez sermayesi biraz daha para kazanacak, Amerikalı dostlarıyla iyi geçinecekler diye bize bunları yaşatmalara göz yummayacağız. O yandaş medyanın sefil görüntülerine rağmen Türkiye emekçilerine, Türkiye halklarına güvendiğimizi ifade etmek istiyorum. Biz yanı başımızda Türkiye'yi de etkisi altına alacak bu Amerikan patentli gericiliğe asla ama asla teslim olmayacağız. Buradan tüm yurttaşlarımızı uyarmak istiyorum: İktidar destekçilerinin,sözde muhaliflerin söylemlerine itibar etmeyiniz. 

EMPERYALİSTLERİN PLANLARINDAN BARIŞ VE HUZUR GELMEZ

Açık konuşalım, hem bölgemiz hem ülkemiz düne göre daha büyük risklerle karşı karşıyadır. ABD'yle, İsrail'le iş tutmak bütün bölge halklarına zarar verir. Türkler, Kürtler, Araplar, Acemler ve tüm halklar daha büyük bir ateşin ortasına atılmak isteniyor. Deneyimle sabittir, emperyalistlerin planlarından barış gelmez, emperyalistlerin planlarından huzur gelmez. Emperyalistler bölgemizde siyasal İslamcılığı kullanır, etnik ve mezhepsel farklılıkları derinleştirerek halkları birbirine düşman etmek ister. İşte tüm bu planlara karşı söylüyorum: Biz buradayız. Emeğin, özgürlüklerin, laikliğin ve barışın savunulması için her zamankinden daha büyük bir sorumlulukla görevimizin başındayız. AKP iktidarı başta olmak üzere ve emperyalizmin güdümündeki aktörlerden ülkemizi ve bölgemizi kurtarmak için mücadeleye dünden daha kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Ülkemizin yanı başında cihatçı, şeriatçı bir çetenin ABD, İsrail ve Tayyip Erdoğan desteğiyle iktidarı ele geçirmesine sevinenler aynısını Türkiye için hayal ediyorlar. Onları da uyarıyoruz: Burası Türkiye, burası 100 yılı geçkin cumhuriyet ve laiklik mirası olan, halkı bu değerlerle barışık bir ülke. Burada ülkesini ve geleceğini, çocuklarını, cihatçı şeriatçılarının eline bırakmayacak emekçiler var, kadınlar var, gençler var, ilericiler var, devrimciler var. O yüzden kimse hayal kurmasın, Türkiye'de şeriata geçit vermeyeceğiz! Ülkemizde cihatçılara geçit vermeyeceğiz! Emekçiler, devrimciler, ilerici yurttaşlar bu emperyalizm ve Siyonizm destekli gericiliğe şimdiye kadar nasıl direndilerse bundan sonra da öyle direnmeye devam edeceğiz. Halkımız cihatçı hayaller kuranlara karşı özgürlüğünü, laikliği, barışı mutlaka kazanacak. 

2025 YILI BÜTÇESİ, ADLI ADINCA BİR ‘YENİDOĞAN ÇETESİ BÜTÇESİ’DİR

Tekrar bütçemize dönelim. Bir siyasi parti genel başkanı olarak değil, bir bilim tarihçisi olarak ifade etmek istiyorum. Çünkü kimi dönemler vardır, o döneme damga vuran olaylarla anılır. Kimi zaman o çarpıklığı ifade etmek için saatlerce, günlerce konuşmak yerine bir kavramla açıklarsınız. Şu önümüzdeki 2025 yılı bütçesi adlı adınca bir ‘Yenidoğan çetesi bütçesi’dir. Öyle münferitmiş gibi 3-5 rezil insanın sorumluluğunda göstermeye çalıştıkları, o ‘Yenidoğan skandalı’ dedikleri aslında Saray Rejimi’nin gerçekliğinin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkışıydı. O yüzden açıkça söylüyorum: Sektör değişir, katliamın boyutu değişir, toplumsal etkisi değişir, ama değişmeyecek tek şey bu bütçeyi getirenlerle o çeteleri var edenler aynı zihniyetin ürünüdür. O yüzden bizim açımızdan 2025 bütçesi en başta bir Yenidoğan çetesi bütçesidir. Yani kar uğruna bebekleri ölüme yollayanların, bundan haberi olup da bebek ölümlerini izleyenlerin bütçesidir. 

BU BÜTÇEDE MEMLEKETİN DERTLERİNE DERMAN OLACAK HERHANGİ BİR ŞEY YOK

Hangi bakanlığa bakarsanız bakın, hangi kuruma bakarsanız bakın, göreceğiniz aynı şeydir. Her şeyi ama her şeyi piyasanın ve patronların keyfine terk eden, patronlar bebekleri de işçileri de rahatça öldürebilsinler diye hazırlanan bir bütçedir, bir ölüm bütçesidir karşımıza konulan. Neden ölüm bütçesidir? İliç'te madende madenciler hayatlarını kaybederken, onların daha kırkı çıkmadan onları katleden patronların vergilerini affediyorlar bu bütçelerle ve bunlar patronlara işçileri öldürdükleri için vergi affı veren bir iktidarın bütçesini getirmişler karşımıza koymuşlar. O yüzden bu bütçe sadece kendisine yaşam hakkı gören, kendisi dışındakileri kendisine hizmet edecek köleler olarak değerlendiren Saray etrafının bütçesidir. Bu bütçede, açık söylüyorum, tek kalem anlamlı bir rakam göremiyorsunuz, memleketin dertlerine derman olacak herhangi bir şey bu bütçede yok. Ama ne var bu bütçede? Mesela yurtları,öğrencilerin en temel ihtiyaçlarından bir tanesini nasıl müteahhitler için rant alanına dönüştürebilirim hesaplamaları var bu bütçede. Bu bütçede ne var biliyor musunuz? Açıyorsunuz daha ilk sayfalarda hemen bütçenin 3 trilyon lira vergiden vazgeçtiğini görüyorsunuz. Tekrar ediyorum, 3trilyon lira vergiden, trilyonlarına trilyonlar katanları patronların ödemesi gereken vergiden vazgeçmişler. Ne yapıyorlar? Patrondan almaları gereken vergiden vazgeçerken işçinin, yoksul köylünün, emekçinin alın terine çöktükleri yetmiyormuş gibi boğazından geçen son lokmaya da daha fazla nasıl alırız diye dert etmiyorlar. Şunu yapıyorlar, adam trilyonlarca lira para kazanmış, bunun vergisini ödemesi gerekiyor, o ödediği vergiyle de bu ülkedeki tüm yurttaşların ihtiyaçlarının giderilmesi, yurttaşa hizmet olarak o vergilerin dönmesi gerekiyor. Bizim hakkımız olanı servetlerine katanlara diyorlar ki ‘Sen bunu verme, o sende kalsın’. Ama bunun karşılığında bizim ödediklerimiz yetmiyormuş gibi ek vergi üzerine ek vergi, ek vergi üzerine ek vergi! 

BU BATAKLIKTAN ÇETELER ÇIKAR, TARİKATLAR ÇIKAR, CEMAATLER ÇIKAR, MEMLEKETİ ÖRÜMCEK AĞI GİBİ SARAN SUÇ ÖRGÜTLERİ ÇIKAR

Değerli arkadaşlar, rakamlarla boğmayacağım. Önümüzdeki günlerde ayrıntılı biçimde analiz edeceğiz bütçeyi. Ama bakın, kendi söyledikleri şey, vergi gelirlerinde planladıkları tabloya göre kurumlar vergisi yüzde 14.69, ama özel tüketim vergisi yüzde 19, katma değer vergisi yüzde 13, gelir vergisi yüzde 19 civarında. Açıkladıkları rakamlara bakıyorsunuz, bugün Cumhurbaşkanlığı adına yapılan sunumda da aynı rakamlar ifade edildi, Meclis Genel Kurulu da tutanaklara geçti. Özel tüketim vergisi ve KDV'den toplam aldıkları, kurumlar vergisinden aldıklarından 5,5 kat daha fazla. Diyorlar ki ‘Bu ülkede emekçiler, yoksullar ödesin vergiyi’. Tam bin 300 yüz tane vergi istisnası yazmışlar, yani patronların ödememesi için yazdıkları istisnalar. Bin 300 yüz tane çeviriyorsunuz, çeviriyorsunuz, istisna, istisna, istisna. Bunlar pazara falan gidemedikleri için, ben buradan pazardaki yurttaşın bunları görse yüzüne söyleyeceğini söyleyeyim: El insaf! Adam trilyonlarca lira kazanıyor, sürekli ona istisna, sürekli ona indirim. ‘Bir araba alıyorsun, bir arabada devlete alıyorsun’diyor ya yurttaşlar, bu doğru ama eksik, bir araba alıyorsun, bir arabada devlete alıyorsun, sonra devlet dönüyor senin arabanı da alıp başka bir patrona veriyor. Kurdukları sistem bu, dünyada işi benzeri olmayan bir sistem oluşturmuş durumda. Böyle kardeşlerinden miras kaçıran hayırsız evlatlar vardır ya, onlar gibi memleketin kaynaklarını da alıp kaçırma derdindeler. Söz konusu işçi olduğunda, emekçi olduğunda, emekli olduğunda santim santim ölçüyorlar; öbür tarafta AKP eskilerine üçer maaş, beşer maaş, bol keseden dağıtan bir iktidar anlayışıyla yaşamlarını sürdürüyorlar. İşte bu bataklıktır. Bu bataklıktan ne çıkar? Çeteler çıkar, tarikatlar çıkar, cemaatler çıkar, memleketi örümcek ağı gibi saran suç örgütleri çıkar. Vatandaşa ne kalır? Vatandaşa yoksulluk kalır, açlık kalır, sefalet kalır. Şimdi havalar soğudu, insanlar evlerinde ‘Nasıl ısınacağız? Bu doğalgaz parasını nasıl ödeyeceğiz’ diye düşünüyorlar. Bunların muhteşem dedikleri ekonomide vatandaşın derdi soğuktan donmamak haline gelmiş! Türkiye'nin ekonomisi çökmüş ama bunlar zenginleri daha zengin ettikçe mutlu oluyorlar. Çocuklarına süt alamayan anneler, üniversite eğitimini bırakmak zorunda kalan gençler, bunlar böyle gerçekleri duymuyorlar, duymak istemiyorlar. Duyurmaya çalışanları da düşman haline getiriyorlar. Onun için burada konuşuyoruz, bunları anlatıyoruz. 

BU HALKIN ÇOCUKLARI, KADINLARI, EMEKÇİLERİ AÇLIK SINIRINDA YAŞAMAYA MAHKUM DEĞİLDİR

Hep beraber, bir bütün olarak ülkeyi bir borç batağına sokmuş durumdalar. Halk kredi kartlarıyla temel ihtiyaçlarını karşılamak durumunda kalıyor, ekmeği kredi kartıyla alan bir ülke yarattılar. BDDK verilerine göre bireysel kredi kartı borçları 1.7 trilyon TL'yi aşmış durumda. Yani ülkeyi komple batırmışlar, o bataklık içerisinde emekçi yaşamaya çalışıyor, nefes alıp vermeye çalışıyor, bir de utanmaz herifler ‘Ayağını yorganına göre uzat’ diye akıl veriyorlar, tasarruf önerilerinde bulunuyorlar. Uzatmayacağım, memleketin hali, durumu, yaşadıklarımız ortada. Bütçenin ilk günü için söyleyeceğim son söz şudur: Biz bunlara mahkum değiliz; çare de varkaynak da var. Emekten yan olanların ekonomi programı çok açık ve net, vergi sistemi yeniden düzenlenmek zorundadır. Zenginlerden daha fazla vergi alınmalıdır, temel ihtiyaçlar üzerindeki tüm vergi yükü kaldırılmalıdır. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere vatandaşın tüm temel ihtiyaçları ücretsiz hale getirilmeli, ulaşılabilir hale getirilmelidir. Kamu kaynakları yandaşlara değil halkın gerçek ihtiyaçlarına göre düzenlenmelidir. Bu halkın çocukları, kadınları, emekçileri açlık sınırında yaşamaya mahkum değildir. Ülkenin en yoksullarını zenginleştirmeden bu ülkede gerçek bir kurtuluştan söz etmeye hakkımız olmadığını düşünüyoruz.

BU İKTİDARIN BÜTÇE YAPMAYA BİLE HAKKI YOK

Bu iktidarın aslında bütçe yapmaya bile hakkı yoktur. Yaptıkları bütçenin satır satır incelendiği durumda görülecektir, her kaleminde Saray’ın, patronların, tarikatların, çetelerin en önemlisi hepsinin ortak kümesi zenginlerin çıkarını gözeten bir yaklaşımla hazırlandırılıyor. Bu ülkenin binde birini bile oluşturmayan 85 bin kişiden ibaret bir topluluğu nasıl daha zengin edeceğiz diye düşünen bir iktidarın bir gün bile o koltukta oturmaması gerekiyor. Biz bu bütçeyi önümüzdeki günlerde bütün ayrıntılarıyla sizlerle paylaşmak istiyoruz. Neden? Bilinmelidir. Gerçeklerin üzerine örtmeye çalışıyorlar, gerçeklerin görünmemesi için büyük bir çaba sarf ediyorlar. Bir yalan üzerine kurulmuş iktidarla karşı karşıyayız, dört bir yanda büyük paralar harcayarak bu yalan ordularını çalıştırıyorlar, gerçeklerin üzerini örtmeye çalışıyorlar.

HARAMİ DÜZENİ ER YA DA GEÇ BİTECEK, HALKIMIZA GÜVENİYORUZ

O yüzden bu soygun bütçesine, bu vurgun bütçesine, bu ganimeti kendi aramızda nasıl paylaşalım bütçesinin bütün ayrıntılarının bizzat bu ülkenin bütçesini oluşturan emekçilerin, yoksulların, halkın, bizlerin bütün ayrıntılarıyla bilmesi gerekiyor. Biz de bütün engellemelere, bütün imkansızlıklarımıza rağmen anlatmaya, doğru olanı anlatmaya, haklı olanı anlatmaya, iyi olanı anlatmaya, güzel olanı anlatmaya ve doğruyu, haklıyı güçlü hale getirmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü şunu biliyoruz, bu memleket bizim. Taşıyla, toprağıyla, yaratılmış tüm değerleriyle bu memleket, onun için alın teri dökenlerin, onun için gözyaşı dökenlerin, onun için gerektiğinde kan dökenlerin, onun için gerektiğinde can verenlerin memleketi, bu memleket emekçilerin memleketi. Biz bu memlekete sahip çıkmaya devam edeceği, er ya da geç bu haramilerin düzenine son vereceğiz. Hiçbir kuşkumuz yok, bu harami düzeni er ya da geç bitecek. Biz bu ülkeye, bu ülke emekçilerine, halkımıza güveniyoruz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.