Özgür Özel: Ekrem İmamoğlu’nun kendisi bile bu vakitten sonra adaylıktan çekilemez
CHP Genel Başkanı Özel, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, “Silivri Cezaevi’nde İstanbul Büyükşehir Belediyesi bürokrasisine yönelik olarak yapılan ve ‘İkinci dalga operasyon’ diye iletişimini yaptıkları sürecin sonunda bütün programlarımızı iptal ettik, İstanbul’a geldik” dedi.
Özgür Özel, şunları söyledi:
SALI GÜNÜ ÇAĞLAYAN’DAYIZ
Bugün Silivri Cezaevi’nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız ve Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu ile Şişli Belediye Başkanımız Sayın Emrah Şahan’la, Beykoz Belediye Başkanımız Sayın Alaattin Köseler’le, Esenyurt Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Özer’le, Sevgili Tayfun Kahraman ile, Selçuk Kozağaçlı ile, Mehmet Ali Çalışkan ile ve Genel Başkanımız, Zafer Partisi Genel Başkanımız Sayın Ümit Özdağ ile bir araya geldim. Yarın İstanbul’da, İstanbul İl Başkanlığında çalışmalarımızı yürüteceğiz. Salı günü Çağlayan Adliyesi’nde Sayın Ümit Özdağ’ın duruşmasını, Çarşamba günü burada Silivri İnfaz Kurumundaki duruşma salonunda Gençlik Kolları Genel Başkanımız Cem Aydın’ın duruşmasını takip edeceğiz. Perşembe günü 1 Mayıs’ta emekçilerle birlikte meydanlarda olacağız. Sendikaların yapmış olduğu hem Kadıköy’deki hem de Kartal’daki TÜRK-İŞ’in buluşmasında, Kadıköy’de de DİSK’in, Dörtlü Çağrı’nın buluşmasında emekçilerle birlikte olacağız. Biraz önce son olarak Ümit Özdağ’ın yanından ayrıldık. İddianamesini değerlendirdik. İddianamesi bomboş, elle tutulacak hiçbir yanı yok. Bu dosyadan, Salı günkü dosyadan tutuklu değil. Ama 11 Haziran’daki dosyadan tutuklu ve orada artık serbest kalmasını kendisi de bekliyor, biz de bekliyoruz, partisi de bekliyor. Ülkenin genel demokrasisi açısından da zaten çok büyük bir ayıbın ortadan kalkmasını savunuyoruz. Ben hep söylüyorum, tüm partilerin genel başkanlarının hukuku diğer genel başkanlara emanettir. Bugün burada Ümit Özdağ’a yapılan muamele, aslında en çok Recep Tayyip Erdoğan’ın üzülmesi gereken bir muameledir. Ben DEM Parti’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da Figen Yüksekdağ’ın da Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ’ın da tutukluluklarının hepimizin utancı olduğu, özgürlüklerinin hepimizin ortak talebi olduğunu bir kez daha ifade etmek durumundayım. Sayın Özdağ’ın bu dosyası, Antalya’daki zaten dokunulmazlığı varken atılmış tweetler, iki tweet de suçlandığı olaydan sonra atılmış olan tweetler. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın büyük bir sorumsuzlukla, Türkiye Cumhuriyet Başsavcısı sanıyor kendisini, öyle bir düzenleme yok. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’na adeta hakaret ederek, onun görev alanındaki bir işi kendi yaparak, Antalya Cumhuriyet Başsavcısına hakaret ederek, ‘Sen bilmiyorsun, ben senin yerine yapıyorum’ diyerek yetki aşımı ile yaptığı bir iştir. Kendisinin meslek hayatında kendisinin kara lekelerinden bir tanesidir. Şüphesiz en karalarından biri değildir ama kendi mesleki siciline sürdüğü bir kara lekedir. Bunu ifade etmek gerekiyor. Biz İstanbul il örgütümüzle birlikte partimizin seçilmişleriyle birlikte Salı günü Çağlayan Adliyesi’nde olacağız.
EŞLE, ÇOCUKLA UĞRAŞMAK NAMERTLİKTİR
Şüphesiz bugün burada Sayın Ekrem Başkanımızla yaptığımız görüşme, her görüşmemizde olduğu gibi Türkiye’nin tüm meselelerine, ülke politikalarına dair çok önemli değerlendirmelerde bulunduk. Türkiye’nin geleceğine dair çok önemli değerlendirmelerde bulunduk. Ancak bugün içinde bulunduğumuz duruma dair de birlikte sohbet ettik, meseleyi değerlendirdik. İkimizin Ekrem Başkan’la ortak noktası, kendisinin de hatırlattığı, benim de teyit ettiğim nokta şudur ki; bu ülkede siyasette nepotizme, aile kayırmacılığına, akraba kayırmacılığına savaş açmış iki kişi varsa biri bensem, diğeri Ekrem İmamoğlu’dur. Biri Ekrem İmamoğlu’ysa diğeri Özgür Özel’dir. Biz liyakati özleyen, arayan, teşvik eden, bunu ben Genel Başkan olarak tüm belediyelerine yazılı-sözlü telkin eden, Ekrem İmamoğlu kendi yönettiği tüm alanlara bunu yazılı-sözlü telkin eden iki siyasetçiyiz biz. Bizim ödümüz kopar hak etmeyen birini bir göreve getirmeye. Bizim ödümüz kopar akraba kayırmacılığını bırakın yapmaya, yaptırmaya, görmemeye, engel olamamaya. Şimdi öyle bir süreç yürütülüyor ki; kişi kendinden bilir işi. Teker teker örnek verip ailesini hedef gösterme niyetinde değilim. Ama öyle bir nokta ile karşı karşıyayız ki eğer bir aile hassasiyeti gösterenler varsa onlar bu tarafta, aile ile iş görenler varsa onlar da malum taraftadır. Eşlerin, çocukların, kızların, oğlanların, gelinlerin hangi özel alanlarla meşgul olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunun bir resmi olanları var bir de gayri resmi ama herkesin bildiği tapulu alanları var. Bunları Recep Tayyip Erdoğan’ın devletin belirli birimlerini, belli görevlerini her bir evladına ayrı ayrı tapulamadığını iddia eden varsa aklımızla alay etmesin. Milletin karşısına geçip de milleti saf yerine koymayın. O yüzden kişi kendinden bilir işi. İşin öbür tarafında sanki bir aile kayırmacılığı, akraba kayırmacılığı varmış gibi yaratılan algı, kendi yansımasını karşıya yansıtmaktır. Biz o işlerden korkan tarafız. O işlerden uzak duran tarafız. Ama bildiğimiz bir şey var. Savaş hukukunda bile, savaşta bile eşlere ve çocuklara dokunmazlar. Ayıptır, yazıktır, günahtır, namertliktir. Eğer bir eşin birey olarak bir suçu varsa o başka bir şeydir. Ama siz bir eşi yargılayacaksınız, onu Silivri’de tutacaksınız, sonra başka cezaevine süreceksiniz. O eşe savcının sorduğu sorunun cevabı verilecek, sonra eşi olduğu için gideceksiniz hanımefendiyi küçücük çocuğu evdeyken alacaksınız, şimdi dört gün emniyette tutacaksınız, ona da kocasına sorduğunuz soruyu soracaksınız. Bu aileyle uğraşmaktır, bu küçücük çocukla uğraşmaktır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan Özel Kalemini, 10 yaşında evladının yanından, 40 gün sonra eğer ona soracak bir sorun vardıysa iddia edeceğin bir suç vardıysa 40 gün önce bu işler konuşulurken soraydın. Olmadığı belli, ortada yeni bir şey olmadığı belli. Ama zulmün sürsün diye 10 yaşında çocuğun yanından gözaltı yapıyorsan, annesi bir gün boyunca ‘Evladımı kim aldı, nereye gitti?’, ne zaman ki duydu ablası geldi evladı ona teslim edildi, o zaman içi rahatlayabiliyorsa, bu zulümdür. Çocuklarla, eşlerle uğraşmak namertliktir. Burada çok önemli bir nokta var. Eşle çocukla uğraşmak namertliktir. Bakın bizim kitabımızda bunun rövanşı bile olmaz. Benim kitabımda bunun rövanşı yok. O açıdan Erdoğan’ın ve Erdoğan’a yakın olanların eşleri, çocukları rahat etsin. Yarın bunun rövanşını almayız, biz o ahlakın insanı değiliz. Ama Anadolu irfanı dediğiniz, Anadolu irfanı diye günü geldiğinde prompterdan okuduğunuz mesele var ya, kentlere gidince övünmek için. Anadolu irfanında, Yozgatlı’nın irfanında bu yok. Rizeli’nin irfanında bu yok, Sivas’ta da bu yok Erzurum’da da bu yok. Eşle, çocukla, kadınla, çolukla, çocukla uğraşmak yok. Siz bunu edindiyseniz, bunu Trabzon’da Rize’de öğrenmiş olamazsınız. Sivas’ta bunu öğretmezler, Erzurum’da bunu öğretmezler, Konya’da yok bu, Burdur’da yok. Ne Manisa’nın Hacıaliler köyünde var Rize’nin Güneysuyunda var. Anlatabiliyor muyum? Anladınız mı? O yüzden biz buradayız ya.
HERKES AKLINI BAŞINA ALSIN
Ekrem İmamoğlu bu arkadaki cezaevinde, hücresinde. Bir şeyin intikamını alıyorsan alıyorsun. Uğraşıyorsan uğraşıyorsun. Suçu ne? Rakibin olmak. Suçu ne? Seni yenmiş olmak. Suçu ne? Yaptığın iş ne? Önleyici gözaltı, önleyici tutuklama. Türk hukukunda olmayan. Neyi önlüyorsun? Güya senden sonraki cumhurbaşkanının seçilmesini önlüyorsun. Vallahi de teslim olmuyoruz, billahi de teslim olmuyoruz. Dün buraya geleceğimizi söylediğimiz andan itibaren ‘Efendim ikinci dalgadan CHP ürktü’, bak bak bak. ‘Pazarlık ediyorlar, tutuksuz yargılama karşılığında Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmamasını taahhüt edecekler.’ Değil Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun kendisi bile bu vakitten sonra cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilemez. 15,5 milyon kişi vermiş o oyu ona. 96 yaşında, iki bastonlu beli bükük anam merdiven çıkıp oy kullandı ona Üsküdar’da. Oy kullandı ona Şırnak’ta, Edirne’de, Antalya’da, Burdur’da, Isparta'da. 104 yaşında dede geldi. Karnında üç aylık bebesi ile kadın geldi, oy kullandı. Ne ben, ne bir başkası, ne kendisi. Adayımız Ekrem İmamoğlu’dur, Türkiye’nin bundan sonraki Cumhurbaşkanı milletimiz takdir ederse inşallah Ekrem İmamoğlu’dur. O yüzden biz öyle Erdoğan’dan, İmamoğlu’na özgürlük dileneceğiz, karşılığında da adaylık vereceğiz. Biz bu siyasetin insanı olsaydık bugün burada olmazdım ben. Ne işim var burada? Otururum evladımın, eşimin, anamın, babamın yanında. Ne işimiz var bizim burada? Ondan herkes aklını başına alsın. Orada burada televizyonlarda yorum yaparken, bilmem ne yaparken.
TAYYİP BEY, YENEMEYECEĞİNİ BİLDİĞİ İÇİN EKREM BEY’DEN KORKUP İÇERİ KOYUYOR
Burada Tayyip Bey nasıl Ekrem Bey’den korkup onu içeri koyuyorsa, yenemediği için, yenemeyeceğini bildiği için. Akın Bey de avukatlardan korkuyor. Kendisine dediler ki, kişi kendinden bilir işi kişisi, ‘Akın Bey sana İstanbul’da ihtiyacım var, bir git.’ ‘Neye bakacağım?’ ‘Ya bunlar İstanbul’da bunu bunu yapıyorlardır.’ Neden? Kendinden biliyor. Nasıl Akbil’de, sayılmayan şeyden iş çevirdi ya, billboarddan geçmişte sorgulanmış ya, reklam şirketinden bilmem ne yapmış ya. Kendinden biliyor işi. ‘Ben sana anlatacağım, elinle koymuşsun gibi bulacaksın’ dedi bunlara. Bunlar da ona göre operasyon yaptılar, ama elinle koymuş gibi bulamadı tarif ettiği yerde. Çünkü biz yapmıyoruz o işleri. Kişi kendinden biliyor işi. Yalancı tanık Çınar, Meşe, Ladin. Bunlar bir sürü yalan attılar, attıkları yalanın somut belgesi lazım. MASAK Raporu’ndan çıkacaktı, çıkmadı. Banka hareketlerinden çıkacaktı, çıkmadı. Kamera görüntüsünden çıkacaktı, çıkmadı. ‘Yok, yapmıştır’ diyorlar. Yapmamışlar. Yapsalardı kanıtını bulacaktı. Şimdi gelmişler bu sefer de yazamadığı iddianame, takır takır takır çürüten iddialara karşı avukatlarla uğraşıyor. Avukatı aldı getirdi, tutuklama talep etti ya. Bileğini bükemediği. Bu Akın Gürlek denen adam Kırkpınar’da pehlivan olsa başpehlivanlıkta karşısına çıkan rakibi tutuklatır o akşam. Neden? ‘Yarın yenemeyeceğim onu.’ Avukatı mahkemede yenemeyecek diye ‘Bunu da tutuklayın’ diyor. Allah’tan, hukuk fakültesi diplomasından utanan bir hakim çıktı da ‘Ya tutuklu yargılanmaz avukatlar’ dedi. ‘Bir şey bildiğin varsa iddia et’ dedi. Çünkü adam mesleğini yapacak, mesleğini. Savunacak. Tayyip Bey yenemeyeceği İmamoğlu’nu buraya koyduğu gibi Akın Bey de yenemeyeceği avukatları buraya koymaya çalışıyor. Bunu görün. Buradan hem o kararı veren hakime hem de Türkiye’deki bütün hakimlere, bütün savcılara sesleniyorum. Türkiye yargı tarihi, tarihinin en utanç verici süreçlerinden geçiyor. Bundan ayrışan herkes kendi vicdanında da, meslektaşlarının vicdanında da, kamu vicdanında da bambaşka bir yere gelecektir. Bu kötülüğe teslim olmayan, ettiği yemine sadık kalan, cübbesinin önünde Erdoğan’a ilikleyecek düğmeler bulunmayan bütün hakimlerin, savcıların karşısında saygıyla eğiliyorum. Lütfen mesleğinize bu kötülüğü yapmayın. Varsın sizinle uğraşsınlar, varsın terfi vermesinler, varsın yıldırsınlar. Günü gelince utanacağınız değil, övüneceğiniz kararlar tarihe geçecek. Ve gün gelecek bu onurlu kararları verenlerin verdiği bu kararlar tarih önünde haklı çıkacak. Günü gelecek mesleki olarak da karşılık bulacak. Hakimlerin ve savcıların doğru verdikleri kararların onları en iyi noktalara getireceği Türkiye yakın olacak. Bu kararı da yine hakimler ve savcılar verecek. Siyasiler bu işlere karışmayacak.
TAYYİP BEY’İN GİRDİĞİ SALONDA DA KAPATIYORLAR
Bir diğer husus, otel görüntüleri. Şimdi buradan bütün Türkiye’ye ilan ederim ki benim de koruma ekibim var, Tayyip Bey’in de koruma ekibi var, Ekrem Bey’in de koruma ekibi var. Bu koruma ekiplerinin aldığı bir eğitim var. Bu eğitim gereği bizim gibi korunan -ki zorunlu korumaya tabiyiz- kurultayı kazandım etrafıma geldiler. ‘Gidin’ dedim, gitmediler. ‘Zorunlu korumaya tabisiniz. Başınıza bir şey gelirse hesabını devletten sorar millet’ dediler. Ben bir salona gireceksem, bir yerde toplantı yapacaksam, orada bir kamera varsa koruma ekibi gidip kamerayı kapatıyor. Aldığı eğitim gereği. Şimdi buradan söylüyorum. TRT’de habire kamera kapatılmış, köşe yazısına yazıyor ‘Kamera nasıl kapatılır?’ diye. O köşe yazısına yazanlara ya da TRT’de bu görevi yapanlara fikir versin diye bir gazeteci arkadaşım, lütfen İçişleri Bakanlığı muhabiri bir arkadaşım lütfen İçişleri Bakanı’nı arayıp ya da mikrofon tutup sorar mısınız? Bu devletin koruma eğitiminde VİP diye özetledikleri özel koruma kapsamındaki kişilerin girdikleri odada, otelde, toplantı yapacakları salonda varsa bir güvenlik kamerası, onun kapatılması, devletin memuru polislere tanımlanmış görevdir. Utanmadan, sıkılmadan sanki gizli bir şey yapacakmış da Ekrem Başkan, ondan kapatmış. Benim gireceğim salonda da kapatıyorlar, Tayyip Bey’in girdiği salonda da kapatıyorlar. ‘Efendim çanta varmış, içinde ne varmış?’ Bir de diyor ki, ‘Para varmış.’ Çantanın içinde jammer olduğunu dönün bütün programlarına bakın Ekrem İmamoğlu’nun, o çana jammer çantası. Sinyal kesici var içinde ve bu sinyal kesicinin işi hem orada yapılabilecek yasadışı dinlemeleri engellemektir evet. Ama esas işi sinyal kesmektir. IŞİD’in veya bir başka terör örgütünün, PKK’nın patlatacağı bombanın sinyalini kesmektir. Ekrem İmamoğlu’nun yanında götürülen jammer, korumasının görevidir. Aynı Tayyip Bey’in peşinde gezen jammer kamyonu gibi. Tayyip Erdoğan'ın toplantı yaptığı bir salonda jammer kullanılmadığını söyle İçişleri Bakanı. Haydi bir söyle bakalım var mı? Onun girdiği yerde de sinyal kesilir, Ekrem Bey’in girdiği yerde de sinyal kesilir. O sinyal kesiciyi de biz Cumhuriyet Halk Partisi kendi cebinden alırız, İBB kendi kasasından alır. Pazartesi günü ilan edeceğim bakın; hangi belediyeler jammer almış ihale ile. AK Partili belediyeleri teker teker ilan edeceğim. Bakanların hepsini ilan edeceğim. Bu jammerların hepsi ihale ile alınıyor arkadaşlar. Jammer almak yasadışı bir iş yapmak değil. Jammer kullanımı, bir belediye başkanını koruyan koruma ekibinin sorumluluğundadır, koruma müdürlüğünün sorumluluğundadır. İki kere iki dört.
GÖRÜŞME, İKTİDARA YAKIN BİR OTELDE OLDU
Hani bana karşı ‘Yeter artık’ diye açıklama yapmıştı ya İçişleri Bakanı. Dün akşamdan beri 20 tane televizyon programında Ekrem Başkan’ın namusuna leke sürülüyor. İçinde jammer olan senin bildiğin, hepimizin bildiği jammer olan valize ‘para çantası’ diyorsunuz, kapatılan görüntüye ‘gizli görüşme’ diyorsunuz. Şimdi buradan bütün gazeteci arkadaşlarıma söyleyeyim. Değerlendirmek isteyen herkes peşine düşsün. O görüntüler otelden geçtiğimiz salı günü savcılık tarafından istendi. Otelin sahipleri de fevkalade iktidara yakın. Ekrem Başkan yanlış bir iş yapacak da gidecek o otelde yapacak. Esas meselenin özü şudur arkadaşlar: İstanbul’un dört bir yanında çalışan, bu Silivri’den Beşiktaş’a doğru giden arada bir toplantı planlandığında güzergahta varsa İBB’nin bir yeri orada planlanır, yoksa yakın bir otelde planlanır. Ekrem Başkan’la ben de birçok siyasetçi de o günkü güzergahındaki bir otelde ya da benim güzergahımdaki bir otelde birçok muhatapla görüşme yapılmıştır lobisinde. Oteller böyle yerlere lobi, toplantı salonu sağlarlar. Bu görüşme iktidara yakın bir otelde olmuştur. Ekranın kapatılması koruma görevinin gereğidir, yazılıdır. Yazılı iş yapılmıştır. Alette jammer vardır. Tayyip Erdoğan’ın yaptığı, bakanların yaptığı tüm görüşmeler de bu usule göre yapılmaktadır. Ekibin aldığı koruma eğitimi gereğince. Şimdi İçişleri Bakanı çıkıp bunu bir açıklasana. Bir muhabir sorsun: Jammer kullanıyorlar mı, kullanmıyorlar mı? İçişleri Bakanı bir salona girdiyse o salondaki güvenlik kamerası koruma ekibi tarafından bantlanıyor mu, bantlanmıyor mu? Bu kadar büyük yalan, bu kadar çok yalan, bu kadar çok tekrar olur mu? Yazıklar olsun TRT’ye. 35 dakika bir bant çekme, bir jammer’ın olduğu şeye, ‘Bunun içinde ne var?’ Onun içinde para olsa, tut ki para var. O parayı yakmadıysa nerede bu paralar? Ya bir bankanın kaydına geçecek, ya da evinde bir yerde yaptığın aramada bulacaksın. Hepsinden elin boş çıkıyor. İçinde jammer olan çantaya para diyor, paranın peşine düş o zaman bul bakalım parayı. Utanmaz yalancılar. Olacak iş değil. Olacak iş değil. 10 saniyelik görüntüyü 32 dakika döndüren TRT’ye söylüyorum. TRT’nin Genel Müdürü’ne söylüyorum, Genel Müdürü’ne. Bir muhabir yolla da İçişleri Bakanı’na ve Emniyet Müdürü’ne, Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü’ne, Koruma Daire Başkanlığı’na ‘Neden bantlanıyor bunlar?’ diye bir sor. Ondan sonra çık konuş burada. Ve Erdoğan’a niye jammer çalıştırılıyorsa bu Cumhurbaşkanına, geleceğin Cumhurbaşkanına da ondan jammer çalıştırılıyor arkadaşlar. Erdoğan neden korkup jammer açtırıyorsa biz de ondan korkup jammer açtırıyoruz. Çünkü Erdoğan’ın koruma ekibi de terör örgütlerinin saldırısına karşı sinyal kesici kullanıyor, İmamoğlu’nun koruma ekibi de sinyal kesici kullanıyor. Erdoğan da yasa dışı dinlemeden endişe ediyor, Ekrem Bey de yasa dışı dinleme ile ilgili ekibinin tedbir almasını, devletin verdiği eğitim ve talep gereği yerine getiriyor. Bundan sonra meydanı boş bulup da her taraftan yalan atmasınlar.
BU ADAYLIK SADECE MİLLETİN KENDİSİNE AİTTİR
TRT Genel Müdürü’ne söylüyorum. Bir televizyonculuk işi yapacaksanız 10 saniyelik görüntüyü 32 dakika yalan beyanlarla elinde çubuklarla orada tartıştırmak yerine, gel dünyanın reyting rekorunu kıralım. Burada yapılacak yargılamayı TRT’den canlı yayınlayın, yalan soruları da duyalım, aslan gibi cevapları da millet görsün. Var mısınız? Erdoğan’a dedim ki ‘Çık karşıma, senin savcın sorsun benim başkanım yanıtlayacak. Millet kime ikna olursa öbürü siyaseti bıraksın. Var mısın?’ Bütün anketler ne diyor? yüzde 25. Dört kişiden birini kandırabildiniz TRT’nin bu kadar yayını ile, A Haber’in bu kadar yayınıyla, yandaş kanalların CNN Türk’ün, NTV’nin bu kadar yayınıyla. Hadi bakalım hodri meydan. Eninde sonunda sandık gelecek. Tayyip Bey tarihteki yerini alacak. Ondan sonra bunları yapanlar, bakalım bu millete ve bu devletin yargısına nasıl hesap vereceksiniz? Hadi bakalım. ‘Özgür Özel geliyormuş, devletle görüşmüş, İmamoğlu’na diyecekmiş ki cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçelim, serbest bırakacaklar.’ Ne Özgür Özel, ne bir başkası, ne İmamoğlu’nun kendisi… Artık bu vakitten sonra bu adaylık sadece ve sadece milletin kendisine aittir, karar sandıkta verilir.