DEM Parti heyeti Adalet Bakanı ile görüşmelerine dair açıklama yaptı

Görüşmenin akabinde heyette bulunan DEM Parti  Meclis Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit, basın mensuplarına görüşmeye dair açıklamalarda bulundu. 

Gülistan Koçyiğit şunları söyledi:

 

Değerli basın emekçileri, hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyoruz. Bugün Grup Başkanvekilimiz Sezai Temelli, Hukuk İşlerinden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Öztürk Türkdoğan'la Sayın Adalet Bakanı'yla bir görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşme İmralı Heyeti'mizin aslında Sayın Cumhurbaşkanı'yla yaptığı görüşmeden sonra planlanmıştı ama ne yazık ki İmralı Heyet üyemiz ve Meclis Başkanvekilimiz Sayın Sırrı Süreyya Önder'in hastalığı nedeniyle erteledik ve bugün de onlar olmadan bu görüşmeyi gerçekleştirdik.
Bu vesileyle bir kez daha umutlu bekleyişimizi sürdürdüğümüzü ve yatağında hastalığına direnen Sırrı Süreyya Önder arkadaşımıza, Meclis Başkanvekilimize, İmralı Heyet üyemize geçmiş olsun dileklerimizi buradan bir kez daha iletmek istiyoruz.

Ekim'den beri başlayan tartışmalar vesilesiyle bunun sürece yapacağı katkıları, yasal düzenlemeleri geniş bir zeminde konuşma fırsatı bulduk. Öncelikli tartışma başlığımız, öncelikli konuşma başlığımızın İmralı'da bulunan ve 27 Şubat çağrısıyla da Türkiye'de yeni bir dönemin kapısını aralayan, Kürt sorununun demokratik çözümünde yeni bir eşik atlamamızı sağlayan Öcalan'ın çalışma koşulları, sağlık koşullarının olduğunu ifade etmek isterim.

Bu konuda Sayın Bakan'a tecrit koşullarında bu sürece Öcalan'ın katkı sunamayacağını, sürecin ilerletilmesi açısından Öcalan'ın koşullarının en önemli başlık olduğunu ve derhal, bir an önce artık bu koşulların amasız fakatsız düzeltilmesi gerektiğini kendilerine ifade ettik. Bu konuda sanırım önümüzdeki dönemde bu, bazı gelişmeler görme şansımız da olacak. Bunun dışında oraya farklı heyetlerin gitmesi, farklı milletvekillerinin, farklı siyasi partilerin, aydınların, yazarların, gazetecilerin gitmesi ve yine Öcalan'ın görmek istediği, görüşmek istediği bazı aydınların, yazarların, gazetecilerin adaya gitmesi, onunla temasta bulunmasının çok önemli olduğunun altını çizdik.

Bu anlamıyla, bu konuda da bakanlığın hızla adım atması gerektiğini ifade ettik. Tabii bunun dışında da biliyorsunuz Türkiye'de adalet sistemiyle ilgili çok geniş sorunlar var. Bunları da kapsamlı bir şekilde, ele alma şansımız oldu.

Bizim için en önemli temel başlıklardan birisi halihazırda cezaevinde bulunan hasta mahpuslar başlığı. Gerçek anlamda bunun ne insani, ne vicdani ne de hukuki olmadığını her birimiz biliyoruz. O anlamıyla hasta mahpuslar açısından hızla bir düzenleme yapılması, halihazırda adli tıp raporları alanların hızla cezaevinden salıverilmesi konusunda da görüş ve düşüncelerimizi kendilerine yine ifade ettik. Bu konudaki taleplerimizi kendilerine ilettik. Yine kamuoyunda Covid Yasası olarak bilinen, aslında Covid pandemi döneminde cezaevinden şartlı salıverme koşullarını düzenleyen ama onun içerisinde örgütlü suçları istisna tutan yasal, yasal düzenlemede, biliyorsunuz bir infaz paketi düzenlemesi var. Oradaki bu örgütlü suçları istisna tutan meselenin ortadan kaldırılması ve gerçek anlamda herkesi kapsayan, eşitlikçi bir yaklaşımın gözetilmesi gerektiğini de kendilerine ifade ettik.

Yine özellikle önümüze gelecek olan infaz paketinde biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi'nin daha önce de iptal ettiği örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleme, maddesi vardı.

Anayasa Mahkemesi bunu iade etmişti ama ne yazık ki Meclis'ten geldiği gibi aynı şekilde düzenlendi, geçti. Şimdi yeniden, pakete konulmasına dair bazı bilgiler aldık. Bunun mutlaka amasız, fakatsız ortadan kaldırılması, asla kabul edilemediği, bu anlamıyla Anayasa Mahkemesi'nin kararına uygun bir düzenleme yapma beklentimizi yine kendilerine ifade etmiş olduk. Bu anlamıyla özellikle yine en büyük sorunlardan birisi olan cezaevindeki mahpusların cezalarını yatmış olmalarına rağmen İdari Gözlem Kurulu kararlarıyla tamamen subjektif, tamamen keyfe keder gerekçelerle insanların cezalarını çekmiş olmalarına rağmen cezaevinde kalmalarını sağlayan bu meselenin, bu idari gözlem kurullarının reforme edilmesi, gözden geçirilmesi, bu kurulların demokratikleştirilmesi ama bununla beraber de bütün bu gözlem kurulu kararlarının kriterlere, yani objektif kriterlere göre karar vermesi gerektiğini kendilerine ifade ettik ve bu anlamıyla gelecek ilk pakette de idari gözlem kurullarının bu keyfe keder, gerçek anlamda aslında ikinci bir cezalandırma mekanizması olan bu kurulun, demokratikleşmesi, yapısının demokratikleşmesi, kararlarının da, objektif kritere göre vermesi gerektiğine dair bir düzenlemenin hızla gelecek ilk yasal pakete, ilk pakete konulması gerektiğini, ifade etmiş olalım.

Bütün bunların dışında yine idari gözlem kurullarının, keyfe kederliği dışında aslında mahpusların haksızlığa, cezaevindeki koşulların düzeltilmesi için yaptıkları eylem ve etkinlikler nedeniyle aldıkları disiplin cezalarının da yine iyi şartlı olma, iyi halli olma meselesinde bir kriter olduğunu görüyoruz. Bu anlamıyla bu disiplin cezalarının gerçek anlamda yeniden düzenlenmesi, bu kadar hızlı mahpusa aslında cezaevi koşullarının düzeltilmesini istemesi nedeniyle yaptığı eylemlerin bile bir disiplin suçu kapsamına alınmasının kabul edilemez olduğunu, hele de bunun şartlı tahliyeye esas alınması, bu hükme esas alınmasının kabul edilemez olduğunu da kendilerine ifade ettik.