Ankara Barosu İnsan Hakları Anıtı önünde toplandı
İnsan hakları konusunda farkındalık yaratmak ve bu evrensel değerlerin korunmasına dair görevlerin vurgulanması amacıyla toplandıklarını dile getiren İnsan Hakları Merkezi'nin basın açıklaması şöyle:
Her yıl Aralık ayında, insan hakları konusunda kollektif bir anlayış geliştirmek ve savunmak adına, İnsan Hakları Haftası vesilesiyle bir araya geliyoruz. Bu hafta, tüm dünyada ve ülkemizde insan haklarının evrenselliği ve bu hakların korunmasına dair sorumluluklarımızı hatırlatmak için büyük bir fırsattır.
İnsan hakları, her bireyin doğuştan sahip olduğu, hiçbir koşulda ve hiç kimse tarafından elinden alınmaması gereken temel haklardır. Yaşam hakkından, özgürlük ve güvenlikten, adil yargılanma hakkından, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim hakkına kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan bu haklar, bir toplumun adalet, eşitlik ve özgürlük temelinde var olabilmesi için vazgeçilmezdir.
Baroların rolü ve hukukun üstünlüğü her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır.
Barolar, yalnızca avukatların mesleki örgütleri olmanın ötesinde, hukukun üstünlüğünün savunucusu, bireylerin haklarının korunmasında kritik bir rol oynayan kurumlardır. Ankara Barosu, hem adaleti sağlamak hem de toplumda hukukun temel ilkelerinin işlemeye devam etmesi adına büyük bir özveriyle çalışmaktadır. Her bireyin hakkını savunmak, her türlü ayrımcılığa karşı durmak ve insan hakları ihlalleri karşısında susmamak, baroların temel görevlerindendir.
Ancak, insan hakları konusunda duyduğumuz kaygıların en büyük sebeplerinden biri, yasal eksikliklerin bir bahane olarak gösterilerek insan hakları ihlallerinin görmezden gelinmesidir. Bazı durumlarda, "yasaların yetersizliği" ya da "hukuki düzenlemelerin eksikliği" gibi gerekçelerle, adaletin sağlanması ve temel hakların korunması noktasında ciddi bir ihmal söz konusu olabilmektedir. Bu tür bahaneler, en temel insan haklarının ihlal edildiği durumlarda, hukuk sistemimizin zaaflarını gizlemek için kullanılan sebepler olmamalıdır.
Hukuk, yükümlülüklere karşı bir kalkan değil, bir sorumluluktur. Hiçbir gerekçe, bir insanın yaşam hakkına, özgürlüklerine veya onuruna yönelik saldırılara göz yumulmasını haklı gösteremez. Bu noktada baroların ve hukukçuların, yalnızca mevcut yasalarla yetinmeyip, insan haklarının evrensel ilkeleri ışığında mücadele etmesi büyük bir önem taşımaktadır.
Devletin yükümlülüklerine de özel bir dikkat çekmek gerekmektedir. Devletler, uluslararası hukukta emredici normlar vasıtası ile vatandaşlarının haklarını güvence altına almakla yükümlüdür. Bu yükümlülükler, sadece yasaların uygulanmasıyla sınırlı değildir; aynı zamanda bir devletin her türlü kararının, eyleminin ve politikalarının insan haklarına saygılı bir şekilde şekillendirilmesini gerektirir. Bu bağlamda, devletin sorumluluğu, sadece yasal çerçeveleri oluşturmakla değil, aynı zamanda bu çerçevelerin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamakla da ilgilidir.
Bugün, insan hakları konusunda bilinçlenme, eğitimi güçlendirme ve savunuculuk yapma zamanı gelmiştir. Bu noktada, baroların önemine ve bu değerlerin korunmasındaki sorumluluğuna da vurgu yaparak, İONNA KUÇURADİ'nin söylediği gibi " insan haklarının korunmasını sağlamayı temele almadan yapılan her yasa, kurulan her kurum, hukuk sistemini kötüye kullanmak olur." diyerek, insan hakları ihlallerine karşı duracağımızı bir kez daha ifade etmek isteriz.
Son yıllarda, Türkiye'de insan hakları ihlalleri endişe verici bir şekilde artış göstermektedir. Özellikle ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma hakları ile basın özgürlüğü konusunda ciddi kısıtlamalar yaşanmaktadır. Gazetecilerin tutuklanması, muhalif görüşlerin susturulması ve bağımsız medyanın baskı altına alınması, demokratik bir toplumun temel taşları olan bu hakların ihlal edilmesinin en açık örnekleridir. Ayrıca içinde bulunduğumuz ekonomik kriz döneminde, bir çok madencinin, fabrika işçisinin insan onuruna yaraşır çalışma koşulları talebi, maalesef hak ihlallerine yol açan müdahalelerle bastırılmaya çalışılmaktadır.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, şiddet vakaları her geçen gün artarken, devletin bu konuda yeterli adımlar atmadığı ve şiddetle mücadelede eksik kalan bir yaklaşım sergilediği görülmektedir. Bu ihlaller, sadece yasal bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal barış ve insanlık onuru için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Tüm bu olumsuz gelişmelere karşı, hukukçular, barolar ve insan hakları savunucuları olarak daha güçlü bir şekilde sesimizi duyurmalı, insan hakları ihlallerine karşı birlikte mücadele etmeliyiz.
Unutmayalım ki, insan hakları, yalnızca bir bireyi değil, tüm insanlık onurunu ve toplumu ilgilendirir. Tüm bu haklar, bizlerin ortak mücadelesi ile güvence altına alınacak ve savunulacaktır.
Sonuç olarak, insan hakları herkes için, her zaman savunulması gereken evrensel bir değerdir. Barolar, hukukçular ve tüm bireyler, insan haklarının korunmasında aktif rol oynamalıdır. Hep birlikte daha adil, eşit ve özgür bir toplum inşa etmek için el birliğiyle çalışmaya devam etmeliyiz.
Saygılarımızla.